Sevgili okuyucularım, son
günlerde ülkemizde maalesef kargaşa yaşanmaktadır. Gündemden düşmeyen, en
önemli konuların başında maalesef; adaletin tarafsızlığını yitirdiği düşüncesi
gelmektedir. Toplumun bir kısmı adaletin siyasetin etkisi altında kaldığını,
yürütmenin adaleti ifsat edecek derecede müdahale ettiğini savunurken; başka
bir kısmı ise her şeyin yerli yerinde mecrasında yürüdüğünü, yargının gerçek
anlamda tamamen adil davrandığını iddia etmektedir.
Sevgili okuyucularım,
bilindiği üzere medeniyete mazhar olmuş devletlerin itibarı ancak adaletle
ayakta durabilir, adaletle ebedileşebilir. Bir ülkede ahenk, düzen ve birlik
sadece adaletle tecelli bulur. Çünkü adaletin olmadığı bir devlette zulüm
vardır. Kötülük vardır. Haksızlık vardır. Ayrıca adalet birlik ahlakının temel
taşıdır. "Adaletsiz bir ülke güneşsiz bir dünyaya benzer " atasözü boşuna
söylenmemiştir. "Bir ülke ancak adaletle ebedileşir ve adaletsizlikle yıkılır"
atasözü Germen toplumuna aittir. Atalarımız " Adalet ferman dinlemez", "geciken
adalet, adalet değildir","Adalet olmayan yerde sefalet olur" sözleriyle gerçeği
dile getirmişlerdir. Kaşgarlı Mahmut diyor ki: "Zulüm avludan girerse adalet
bacadan çıkar." Pascal derki: "Adalet güçlü, güçlülerin de adil olması
lazımdır" . Ünlü Filozof Sokrates ise şöyle der: "Hâkimin fazileti doğruyu
görmek, yöneticinin fazileti de doğruyu söylemektir."
Bugün ne yazık ki
toplumumuzdaki güven buhranının, huzursuzluğun, şiddet ve başkaldırının büyük
ölçüde kaynağı güvensizliktir, adaletsizliktir. Ekonomik ve sosyal kalkınmanın
önündeki en büyük engellerin başında da yine adaletsizlik gelir. Yüce Allah
buyuruyor ki: "Bir takım insanlara karşı düşmanlığınız sizi adaletten
ayırmasın. Adaleti yerine getiriniz. Takvaya, Allah"a en yakın olan
odur"(Maide/5:8). Ahlakını ve siyasi yapısını insan üzerine bina eden hâkim
ayetin takdir ettiği dereceyi kazanacaktır. Onu kazanan her şeyi kazanacak, onu
kaybeden büyük ölçüde her şeyi kaybedecektir.
İnsanlığın gelişim sürecine
baktığımız zaman adalet terazisinden sapan milletlerin çürüdüğünü, yıkılmaya
mahkûm olduğunu görürüz. İnsanlığın yanlışlarını düzeltmek için gelen
peygamberler; yeryüzü atmosferini bozan, bütünlüğünü ve evrenselliğini anlamsız
kılan en önemli şeyin adaletsizlik olduğunu söylemişlerdir. İşte Hz. Peygambere
verilen ilahi talimattan örnek bir ayet: "İnsanlar hakkında bir hüküm verecek
olursan insaf ve adalet dairesinde hüküm ver. Çünkü Allah ancak hak ve adaletle
hükmedenleri sever" (Nisa/4:58 ). Bu ayet, adaletle hükmeden bir hâkimin en
asil yönünü belirtmektedir. O da öncelikli görevinin insanlığa karşı adil
olması gerektiğini bilmesidir. Eğer yargıç tüm insanları, din, dil, cins, ırk
ve sınıf ayırımı yapmaksızın onları sevgi ile kucaklamıyorsa, onların hak ve
hukukta eşit olduklarına inanmıyorsa ve bu eşitliği gerçekleştirmek için de
harekete geçmiyorsa, insanlığın geleceğini karartıyor demektir. O zaman hem
insanlar hem ülkeler kaçınılmaz olarak cezalarını baskı ve anarşi olarak
çekecekler demektir. Doğal olarak o zaman adalet ve hakkaniyet bayrağı ülkede
parlamayacak demektir. Adaletin gözetildiği ülkede ise yaşam, adalet
mekanizmasının herkese eşit olması sayesinde her türlü korku ve kararsızlıktan
uzakta toplum güzelleşecektir. Unutmayalım ki bir toplumda kötülüğü salgın hale
getiren adalet mekanizmasının düzgün işlemeyişidir.