Alevi inancında tevella ile
teberra aydınlanma ve birleşme geçitleri olarak algılanır. Tevella: Arapça bir
sözcüktür. Vela sözcüğünden türemiştir. Birini dost tutma, dost edinme, sevgi
duyma anlamındadır. Hz. Ali ve soyunu dost sayanlara bir başka ifadeyle Ehl-i
Beyte sevgi duyanlara yakınlık anlamına gelen tevella sözcüğü kullanılır.
Tevella, kişiyi Hz.Peygamber ve Ehl-i Beyt"e yakınlaştırır oradan da mutlak
birliğe eriştirir. İnsanın erişebileceği manevi mertebelerin en yükseğini ifade
eden tevella, insanın gerek nefsinde gerekse içinde yaşadığı toplumda yaşamı
boyunca yıkıcılıktan, zulümden ve kendini kendi tehlikesinden arındırmış
olduğunu ifade eder. Müslüman yaşam tarzını buna göre şekillendirmelidir.
Teberra ise: Uzaklaşma, uzak
durma, çekilme, sevmeyip yüz çevirme anlamlarına geldiği gibi temizlenme,
arınma, duruluk, neşe, sevinç anlamlarına da gelir. Hz.Ali"ye uymayanlardan yüz
çevirme anlamında kullanılır. Daha açık bir ifade ile Emevi halifesi Muaviye"nin
oğlu Yezid"le onun soyundan gelenleri sevmemeyi dile getirir. Çünkü Muaviye ve
oğlu Yezid Ehl-i Beyt"e zulmetmiştir. Bununla da kalmamış Hz. Peygamberin
torunu ve Hz.Ali"nin oğlu İmam Hüseyin, hicretin 61 inci yılının ilk ayı olan
muharrem ayının ikinci günü Kerbela"da Hz. Hüseyn"in ailesi, küçük çocukları ve
taraftarları yaklaşık yüz kişi otuz bin kişilik bir ordu ile kırk gün muhasara
altında tutulmuştur. Kerbelada çölün ortasında Fıratın suyu kesilerek hepsi aç
ve susuz bırakılmıştır. Daha sonra da Peygamber nesli ve sevenleri Yezid"e biat
etmediği için hunharca kılıçtan geçirilmiştir. Bununla da kalmamış Hz.
Hüseyn"in mübarek bedeni onlarca kılıç ve ok yarası ile işkence edilerek başı
kesilmiş ve Şamda bulunan Yezid"e getirilmiş, günlerce Şam sokaklarında asılı
tutulmuştur. Tarihte örneği görülmemiş başka hiçbir peygambere yapılmayan bir
zulüm son Peygamber Hz Muhammed(s.a.v)"in nesline Emevi hanedanınca
yapılmıştır. Böylece Mekke Fethinde mağlup olan Emeviler, Hz. Peygamberden ve
Ehl-i Beytinden intikam almayı gerçekleştirmişlerdir. İşte bu zulme ve bu
zihniyete mensup olanları sevmemeye ve onlardan uzak durmaya da teberra sözcüğü
kullanılmıştır.
İlahi nurun tecelli ettiği ve varlığı
sevgisiyle güzelleştirdiği bu evreni zulümle, kanla, öldürmeyle kirletenlerden
uzak durmayı ifade eder teberra sözcüğü. Var olma mücadelesi veren ve bu
güvencede yaşamını sürdürmek isteyenleri yalnızlığa atanlardan uzaklaşanları da
teberra sözcüğü ifade eder. İnsan içinde beliren, ortaya çıkan, filizlenen,
doğan, tüm kötülüklerin sürekli oluşmasından yüz çevirme de teberra ile dile
getirilir. İnsanın iç dünyasının duruluğu yani temiz yürekli bir sevginin
varlığının ifadesi ise tevelladır. İkincisi ise yani bu duruluğa giden yoldaki
tüm kötülüklerden uzaklaşma da teberradır. Biri aydınlığı diğeri karanlığı
temsil eder. Buna göre aydınlık karanlığın içinde gizlidir. Aydınlığa çıkmak
karanlıktan kurtulmakla olur. Bunun için de Ehl-i Beyt"e düşman olanlardan
uzaklaşmakla aydınlığa erişilmiş olur. Çünkü zulmü onlar başlattı, onlar
alkışladı.
Alevilikte gerekli olan
bademin kabuğu değil içidir. Yani Tevella ile kişi İlahi gerçeklere dair
düşüncelere daldığı görülür. Böylece kendi bilincinde kutsal bir aydınlığın
parlayacağı ümit edilir. Kur"an-ı Kerim"de tevella mertebesine erenler için
korku ve hüzün olmayacağı bildirilmektedir.(Yunus/10:62-63) Bu makama da ancak Ehl-i Beyt sevgisiyle ulaşılır.
Çünkü bu sevgiyi Hz. Peygamber vefat etmeden kısa zaman önce söylemiştir:
"Gerçekten de ben, sizin içinizde iki emanet bırakmaktayım; Gökle yer arasında
uzatılmış bir ip olan Allah"ın kitabı ve soyum, yani Ehlibeyt"im; bu ikisi,
havuz kıyısında bana ulaşıncaya dek birbirinden ayrılmaz"(Hadis, Cami",I,s.87).
Alevilikte insan bu sevgide yüksele yüksele kutsal amaca erişebilir