M. KEMAL ATİK

Tarih: 18.01.2013 00:00

Radikal Söylemlerde Kullanılan Cihad ‘ın Kur"an"daki Anlamı

Facebook Twitter Linked-in

Bilindiği üzere İslam Arap ve Yahudi-Hıristiyan kültürlerinin ortamlarında oluşmuştur. İslam"ın Mekke döneminde Hz. Muhammed 570-632 yıllarında Araplara Kur"an"ı getirdiğinde, Arabistan halkı, ezici sosyal ilişkiler ve katı şiddet döngüsü içinde bulunuyordu. Hz. Muhammed"in sosyal adalet içerikli mesajı hızlı bir şekilde taraftar buldu. Bu durum Mekke aristokratlarını tehdit etmeye başladı. Onlar büyük bir şiddetle Hz. Muhammed"in öğretilerine karşı çıkmakla kalmadılar; Müslümanları sürekli tehditlere, fiziksel işkencelere ve zihinsel ıstıraplara maruz bıraktılar. Hz. Muhammed ve ilk Müslümanlar bu şiddete ve bu zulme karşı büyük bir sabır ve metanet gösterdiler. Çünkü İslam bir ahlaki devrim getirmek istiyordu. Allah, müminlere bu durum karşısında sabır göstermelerini, savaşmamalarını (Nisa, 77), kötülüğü iyilikle karşılamalarını (Fussilet, 34), zora başvurmaksızın (Beled, 22; Tâhâ, 2; Bakara, 256) tebliğ faaliyetlerine akıl yoluyla, güzel öğütle ve iyi bir tartışma yöntemi ile (İbrahim, 25) devam etmelerini istiyordu. Mekke döneminde "cihad" dan bahseden ayetlerde (Furkân, 52; Lokmân, 15; Ankebûd, 6, 69) cihad sözcüğü din uğrunda çaba sarfetmek, gayret göstermek, mücadele etmek anlamındadır (Râgb el-İsfahânî, el-Mufredât fi ğaribi"l-kur"an, İstanbul 1986, s.142). Ancak, inanç düzeyinde şirki, ahlaki düzeyde kabalık ve zulmü egemen kılan Mekkeliler Hz. Muhammed ve Müslümanları temsil ettikleri mutlak hakikat davasını yok saymakla kalmadılar onları yurtlarından da çıkardılar. Hz. Peygamberin 622"de Mekke"den Medine"ye hicretinin gerçek manası aynı zamanda yerel vatanseverlik ve Tevhid inancının reddedilmesinde yatar. Kur"an"ı Kerim"de bu durum şöyle ifade edilir: "Müslümanlar, başka amaçla değil, sırf "Rabbımız Allah"tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanların kötülüklerini diğer bir kısmı ile def edip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah"ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi"(Hacc, 39-40).

Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed"i ve Müslümanları yurtlarından çıkarmakla kalmadılar Medine"ye/Müslümanlara saldırı planları ve hazırlıkları yapmaya da başladılar. Durum onu gösteriyordu ki Müslümanlara yaşam hakkı vermek istemiyorlardı. Müslümanlar ise büyük bir gerilim içinde kimliklerini güçlendirmek ve yaşam hakkını korumak için bir yol arıyorlardı. Müslümanlara kimliklerini korumak ve yaşamlarını sağlamak amacıyla savunma maksatlı savaşa izin verildi (Hacc, 22/39). Bu izinde cihad kavramına "savaş" anlamı da yüklendi. Hz. Peygamberin ve Müslümanların temsil ettiği mutlak hakikat davasının yok edilmesi taraftarlarının boğulması (Tevbe, 32), yollarından zorla döndürülmesi (Bakara 217) ve alaya alınması (En"am 10) karşısında Allah, Hz. Muhammed"in ve Müslümanların safında; şirkin ve müşriklerin, küfrün ve zalimlerin ise karşısında olduğu; keskin, sert bir ideolojik dille söylem üretti. Allah"a nispetle Müminler "Allah"ın dostları" (Şûra 9), müşrikler ise "Allah"ın düşmanları" (A"raf, 30). Müminler "Hizbullah" (Mücadele,22), müşrikler ise "Hizbu"ş-Şeytan" dır (Mücadele, 19). Allah"a nispetle bu yeni yol O"nun yolu (En"am 117), boyası (Bakara, 138), ipi (Âlû İmran, 103) ve nurudur (Âraf, 157). Hakikate nispetle ise, müminlerin ve müşriklerin konumları şöyledir: hidayet-dalalet (Nahl, 36), nur-zülmat (İbrahim, 1), hak-batıl (İsra, 81), ahirete nispetle cehennem ehli, cennet ehli (Âraf, 44), müminler, kafirler (Araf, 76), tasdik edenler, yalanlayanlar (Kıyam, 31) şeklindedir. Müminler derin düşünen akıllı insanlardır (Sâd, 43), müşrikler ise sağır, dilsiz ve kör insanlardır (Hûd, 24); ayrıca, onlar "necis" tirler (Tevbe, 28). Kısaca Allah bu ideolojik, psikolojik, kültürel, sembolik kavgada "hakem" değil "taraf" tır (Hacc, 38). O, müşriklere ve kâfirlere düşmandır (Bakara, 98) (İ.Güler, Kur"an"da Cihad"ın Teoloji-Politiği, İslâmiyât, 2002, C.5, s.1, s.79).

Yukarıda geçen ayetlerde ilginç olan; dokunulmazlığa, inanca, vatana aynı zamanda kutsal şeylere düşmanların askeri saldırılarına karşı savaş meşru gösterilmiştir. Kuran"ın savaş etiği ile ilgili olan birkaç bölümünde, ancak hayati tehlike içindeyken, savaşılabilir, açıklaması yapılmıştır. O halde Allah"ın gönderdiği ve mensuplarını dünya ve ahiret kurtuluşuna, esenliğe, uzlaşmaya, barışa, emniyete, teslimiyete, huzura, mutluluğa ve kurtuluşa götüren inanış ve davranışlardan meydana gelen bu dini, radikal söylemlerin kaynağı, şiddet ve savaş dini olarak takdim edilmesi dünyada İslam"ı ve Müslümanları sorgulama, onları mahkûm etmeye yönelik çalışılmaların bir sonucudur diye düşünüyorum. Ancak, bunu söylerken, yukarıda da işaret ettiğim gibi  Kura"nın etik normlarını doğru bir şekilde anlayabilmek için, tarihsel bağlamı çözümlemek gerekmektedir. Bu bağlamda  tarihi bağlamını gelecek yazımızda anlatmaya çalışacağız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —