ŞERİFE AKKEÇECİ

Tarih: 08.07.2022 16:31

Nerede O Eski Bayramlar

Facebook Twitter Linked-in

Biz çocukken bayram sabahları iple çekilirdi.
Evler müstakil ve mütevazi, insanlar naif, komşuluklar incelikliydi.
Bayram arifesinden her yer ter temiz temizlenir, rengarenk çiçeklerin süslediği sofalardan hanımelleri kokusu sokaklara yayılırdı.
O mis kokulu sofalara kuşlar konar, çocuk rüyalarımıza melekler uğrardı.
Sokaklardan geçen seyyar satıcılar bayram günlerinde olmazdı ama kedilerin mesaileri daldan dala, damdan dama devamdı.
Şairin dediği gibi “Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik”.
Yoksulluğa karşı mütevekkil, kırılgan, çokça mahcup tavırlı ama mutlu insanlardık.
Küçüktüm, babaannem çok anlatırdı Yahudi mahallesinde yaşarken Yahudilerle yaşadıkları komşuluk ilişkilerini, inanç iklimimize uzak düşen bu insanlarla inancımızı paylaşma günleriydi aynı zamanda bayramlar.
Özlemini sanal iletişim kanallarıyla dindiremediğimiz, gurbetçilerimizin yolunu beklediğimiz zamanlardı.
Uzaklar yakın olur, gurbet kuşları yuvaya döner, sofralar büyükçe kurulurdu.
Radyolardan ya yurttan sesler korosunun ya da Münir Nurettin Selçuk şarkılarının sesi yükselirdi.
Bayramda çocuk olmaksa başkaca bir ayrıcalıktı.
Bayramlıklarımız vardı!
Ancak bayram sabahları giyebileceğimiz.
Akşamdan kınalanırdı ellerimiz, sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz kınalı ellerimizi yıkamak, ardından bayramlıklarımızı giymek olurdu.
Annelerimiz saçlarımızı örer, kenarı iğne oyalı ipek kurdelaları saçlarımıza özenle takardı.
Ayakkabılarımız illa ki kırmızı, mendillerimiz ak pak ve kolalı.
Eczanelerde dolum yapılırdı bayram öncesinde camdan kolonya şişelerine.
Limon ya da beyaz zambak kolonyası ile yıkanırdık bayram boyu.
Her şey aşırı özenliydi.
Kimsenin hatırasına bir şeyler yapılmıyordu çünkü herkes kanlı canlı hayattaydı.
Şimdilerde hiçbir servetin satın alamayacağı babanneciğimin kırış kırış ellerinin avuç içlerine gömülürdü mesela yanaklarım, 
Maraş fıstıklı kurabiyesi diye bir kurabiye vardı ve sırf ben seviyorum diye alırdı amcam,
Yengemin saat çiçekleri (pasiflora) açardı da kimselere dokundurmaz bana karışmazdı.
Edep ve adaptan ödün vermeden büyük sabırsızlıkla beklediğimiz bayram harçlıklarımız verildiğinde utanarak alırdık.
Yokluğun yoğurduğu varlıklı adamlardı büyüklerimiz. 
Hayat zor ve fakat çok keyifliydi.
En çokta bu günlerde birlik beraberlik vardı. 
Memleket kadar geniş yürekleri olan, dar günümüzde yetişen,
işimizi, aşımızı, umudumuzu bayramımızı paylaştığımız komşularımız vardı. 
Her gün görüp, gündelik hayatlarına şahit olduğumuz bu komşularımızın bayram zarafetini yaşamak hazzıydı bayramlar. 
Geceleri bizi de bekleyen bekçimiz, 
bayram şekerlerimizi  aldığımız şekerci Niyazi’miz,
gazozlar için Kemal abimiz vardı. 
Dondurmalar Ferah Pastanesi’nden, cevizli kıvrımlar anne elinden olmalıydı…
Kahveler büyüklere sade küçüklere sütlü ikram edilirdi. 
Misafir odası diye bir oda vardı ve bayram en çokta o odalara gelirdi. 
Ahşap konsolların üzerinde, gümüş çerçevenin içinde an’dan kalan zarif fotoğrafların, plakların ve kitapların, büyük oymalı koltukların, vitrininde kristal ve gümüşten aksesuarların olduğu, bir araya gelerek aile fotoğrafları çektirdiğimiz, kapıları açılsın diye dört gözle beklenilen misafir odaları.
Şimdilerde değil misafir odalarının gidecek büyüklerimizin de kapandı kapıları…
Ne eski neşesi kaldı bayramların ne de insanların gülen gözlerinde fer.
Gönlümüz çoook yoruldu. 
Maddesel yokluktan, her şeyin her an bulunabildiği zamanlara gelince kayboldu belki de büyüsü her şeyin,
belki de biz bir rüya görmüştük? 
***
Biz büyüdükçe kirlenen bu fani dünyada ben en çok çocukluğumu özledim... 
İçimizde coşkusunu her daim yaşayabileceğimiz çocuksu yanımızla, özlemini duyduğumuz her şeye bir inşirah ferahlığıyla kavuşmamız temennisiyle,
hayırlı bayramlarımız olsun...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —