Doğru iş yapmak, doğruları yaşatmak, yaşanır kılmak, dosdoğru yaşamak şöyle dursun doğruluk taslayarak, kendileri için doğruları tehlikeli hatta düşman gibi görüp onları dışlayanların sayısı küçümsenmeyecek rakamlardadır. Elbette "Evet, biz öyleyiz" demeyeceklerdir ancak doğruluğu ve dürüstlüğü bilinen kişiler için onların; "Aman ha! Bu adamlardan uzak durun, onlar çok tehlikelidirler" dediklerini, şu daracık çevrede biz bile kaç kere duyup yaşadığımız gibi sizler de bilmem kaç kere duymuşsunuzdur.
Bir cumartesi yani tatil gününde, bir camide öğle namazını kılıp camiden çıktıktan sonra, cami avlusunda bir kişi yanıma geldi, ben o sırada bir programa gideceğim, elini uzatarak "Bana hakkını helal et" dedi. Ben o kişiye; "Nasıl yani, benim sende ne gibi hakkım olabilir ki, ben seni belki on, belki on beş yıldan beri görmem, bugüne kadar seninle bir işim de olmadı." deyince "Sen yine de hakkımı helal ettim de hele" diye ısrar etti, ben de "İşin şeklini bir bileyim ki" deyince "İdarecilerin aleyhine çok konuşulur ya, ben de senin aleyhine konuştum, sen hakkını bir helal et hele " dedi, ben de ona; "Seninle benim bir işim olmadı, neden aleyhime konuştun ki, konuşmasaydın!" demiştim, sonra, adamın bana kızgınlığını, görevini savsaklayan bazı görevlilerden dolayı olabileceğini bilvesile çözmüştüm. Bu, yaşanmış sadece bir örnek! Demem odur ki, konuştuğu zaman adeta yeri, göğü titretircesine doğruluktan, dürüstlükten söz edenlerin birçoğu dürüst insanları toplum için, belki de kendileri için tehlikeli görmektedirker. Bu bağlamda olacak ki, Yüce Allah'ın, toplumdan destek gören bu yalancılarla toplumu baş başa bıraktığını üzülerek seyretmekteyiz.
Dünyaya örnek olması gerekenlerin içine düştükleri acı tablo maalesef budur. Doğruluktan, dürüstlükten söz edenlerin belki de çoğu samimi olarak dürüstlük istemedikleri ortadadır. Eğip bükmeye gerek yok, başımıza gelenlerin hepsi kendi tutum ve davranışlarımızın ve düşüncelerimizin ürünüdür yani büyük çoğunluk, sadece ülkemizde değil, bütün dünyadaki Müslüman topluluklar dürüstlük ve doğruluk istememektedir çünkü biliyorlardır ki dürüst kişiler, bana ait olmayan söylemele bunların hortumlarını keseceklerdir.
Bu kadar Müslüman, bu zenginliğin içinde sadece bir şehir kalabalığında olan isrâil ile başa çıkmayı bırakın Filistin halkına uygulanan zulmü durduramamışlardır, daha Doğutürkistan'ı ve diğerlerini saymadım bile!
Doğruların ve dürüstlerin, deyim yerinde ise dilim varmıyor ama; birisi gerçek görünümü ile diğeri ise örtülü yani kendi içlerinden olmak üzere iki düşmanı vardır, düşmanı olmasalar da onları istemeyen bir değil iki etken grup vardır. Görülmek istenilmeyen fakat görünen durum maalesef budur!
Kimse laf cambazlığı yapmasın lütfen!