Çocukluğumdan beri Kahramanmaraş"ın düşman (Fransız ve İngiliz) işgalinde yaşadıkları anlatılır. Gerçekten çok zor dönemlermiş, Yüce Allah (cc) bir daha göstermesin. Ne var ki, o günlerden bu yana kafama takılan bir mesele kemirir durur beynimi!
Küçükken ninem rahmetli anlatırdı biz torunlarına. Düşman işgali başlayıp, sokaklarımızda düşman askeri görüldüğünde genç kızlarımız; kadınlarımız yüzlerini, vücutlarının muhtelif yerlerini parçalarmış ki, yara bere içerisinde çirkin görünsünler de düşmanlar tecavüze yeltenmesin.
Öyle ya, o tarihler 1912 dönemleriydi.
2000"li yıllardayız Irak işgalinde sözde Dünyanın en medeni kültürüne sahip olduğunu iddia eden Amerika ve Avrupalı askerler evlere girip 14 yaşındaki çocuklara, yaşlı kadınlara akla hayale gelmedik tecavüz ve işkenceler uyguluyorlar. İnternetin, cep telefonu gibi anında iletişimin sağlandığı dönemde bütün bunlar yapılabiliyorsa, 1912 dönemlerinde neler yapılmaz!..
Anadolu işgal altında, şimdi Avrupalı veya Amerikalı bir gazeteci gelip ordularının maharetlerini şişirmek suretiyle yüreklendirmek ve milletlerini gururlandırmak adına haber yapmak için aylarca süren bir yolculuk yapacak. Uçak yok, araba yok. Tekrar gidiş aylar alacak. O dönemlerde elektrik yok, buna bağlı bilgisayar, televizyon, cep telefonu yok Sadece telgraf var, o da o dönemde nasıl çalışır takdir sizin.
Bugün iletişimin bu denli kuvvetli olduğu bu ortamda bütün bu işkenceler yapılabiliyorsa, 1912 dönemlerinde neler yapılamaz ki?
Korkmamak ürkmemek elde değil. İşte bu kabus döneminde kadınların (Rahmetli Sütçü İmam"ın hani şu kendileri için her şeyi göze alıp Fransız askerlerini vurduğu meşhur olay) hamama gitmesi de neyin nesi!..
Temizlenmek, süslenmek, allanmak, pullanmak için gidilir hamama. Düşman işgali altındaki bir şehirde ne işleri var kadınların hamamda?
Kaldı ki, Hilafetle yönetilen Osmanlı Evleri"nde bir abdesthane olmaması düşünülebilir mi?
Cumhuriyet bu tarihlerden çok sonraları ilan edildi ve bugünkü mimari eserlerin başlangıcı çok sonralarına denk gelir.
Bu hamam hadisesi bir provokasyon muydu, yoksa bütün hatları en ince detayına kadar hesap edilmiş planlı bir olay mı?
Bu konuda bizleri aydınlatma görevi tarihçilere düşüyor. Sakarya, Çanakkale, Sarıkamış gibi daha nice efsaneler anlatılır da, tarihe yöne veren, şekil veren böylesine ince noktalar neden anlatılmaz?