Teori ve Pratik

"Mesela biz, İslam ülküsüne bağlıyız. (Akif İnan, Yeni Devir 1977)

Urfalı Akif İnan, yayınlanmış dört eser bıraktı geride: İki şiir, iki deneme. Şiirlerini topladığı kitapları: Hicret, Tenha Sözler; denemelerinin bulunduğu enfes ceviz oyma sandıklar ise: Edebiyat ve Medeniyet Üzerine ile Din ve Uygarlık isimlerini taşıyor.

Üstat Necip Fazıl"ın "Keşke çağdaşım olsaydın." dediği ve Sultan-ı Şuara"nın ölümünden sonra yedi güzel adamın "Üstattan sonra bizi sen bir araya getir, çünkü onu en iyi anlayanlardansın." dedikleri  Akif, mesleki hayatına ilk önce Türk Ocakları"nda kütüphane müdürü olarak adım atıyor.

Bu adım, serencamlı, kavgalar, aksiyon ve konferanslarla dolu hayatın başlangıcıdır.

İslam ülküsü onun için tek gayedir. Ve bu amaç bizim için de bir miras olarak kalmıştır. Nuri Pakdil "Tezimiz İslam." diyordu. İfade biçimleri, üslûpları, halkın tabiriyle yoğurt yiyişleri ayrı ayrı olsa da maksat aynıydı bunlarda: İslam…

Mavera Dergisi ve Akabe Yayınları İnan"da milletine kültürünü, medeniyetini ve ülküsünü öğretmede en iyi araçlardan bazılarıdır.

Bu insanlar, diyordu İnan, bu insanlar… Pakdil Usta onun için "Bizim ağamızdır." diyor. Omuzlarında poşusu, sırtını hasır yastıklara vermiş, bir divanda oturur ve uzakları izleyerek "Benim halkım." derdi…

Akif İnan Urfa"nın Balıklıgöl Mahallesi"nde dünyaya gelir. Altı kardeşin en büyüğüdür. Ana tarafından Maraşlıdır. Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, Alaaddin Özdenören ve Ali Kutluayla tanışmaları, klas duruşları ve eylemde kan yakınlıkları… O şehrin toprağından, suyundan ve havasından olmalı. Bu şehrin bir mektebinde başlayan fikir ve çile arkadaşlığı Edebiyat ve Mavera Dergileri"nin çıkarılıp bayraklaştırılmasında da sürdürülür.

Akciğer kanserine yakalanan Akif İnan, kutsal Ramazan ayının 6 Ocak gecesinde hayata gözlerini yumar. Yıl 2000"dir. Urfa"da Harran Kapı Mezarlığı"nda sevenleri tarafından sırlanır.

Akif"in bütün yazdıklarının omurgasını milliyetçi şuur ve milli benlik oluşturur. O, hâlâ bir anlamla anlamlandırılamayan, kadük ve kilise koridorlarında, bekleme salonlarında birer taklitçi olmaktan kurtulamamış bu milletin sözde aydınlarına kendilerini toparlama konusunda uyarılarda bulunmuştur. "Bu millete aydın geçinenlerin, devrimcilerin ettiklerini; bu oyunu kurt etmez kuzulara şah olsa." (Yeni Devir, 14 Mayıs, 1977) diyerek duruşunu ayan beyan ortaya koymuştur.

Bir yandan Tanzimat"ın ilan gününden bu yana Mustafa Reşitler"in peydahladığı mukallit, şuurdan yoksun aydın tipine hak verilmeli midir, diye düşünmedim değil. Tüm kurum ve kuruluşlarıyla yerlerde sürünen bir imparatorluk ve onun ayağa kaldırılması için çırpınan okumuş tayfa. Ama onların sorunları tedavi biçimlerindeydi. Toptan bir geleneği inkar; ataların yaşam biçimlerini, dört kıtaya dağıttıkları  insanca paylaşım, adalet, hoş görü, birlikte, eşit hayat sürme ülküsünü reddetmişlerdi. Reddi mirasa kalkışan, Cemil Meriç"in anlatımıyla "Efendisinin ilaçlarını kendi bünyesine iyi gelir düşüncesiyle cahilce yutan şapşal uşaklar."

Bunlar camiye gitmiyorlar. İslam ülküsünden, tezinden bütün hücrelerine, damarlarına kadar uzak duruyorlar. Ama işin tuhafı ve cilvesi de şu: Medet ve kurtuluş umdukları Batı, o Batı"nın kilisesi bu aydıncıklar zümresini içine almıyor. Bu ibretlik bir hal değil midir? Sonra kalkıp darmadağın olan bir imparatorluğu tekrar ayağa kaldırmak isteyeceksin. Batı"nın fikir ve reçeteleriyle(!) Akif, şöyle sesleniyor: "Reddi mirasa kalkan aydın türünün nesli  tükenmedikçe ya da etkinliği azalmadıkça, bu yurda huzur yoktur." (Yeni Devir, 18 Haziran 1977) "İradeleri ellerinden alınmış bir medyun gibi çalıştılar; taklitçi veya çevirici oldular." (Yeni Devir, 8 Temmuz 1977) "Batı"nın kötü yanını taklit etmişiz, baloya, tiyatroya gitmeye, eşini kıskanmamaya alışmışız." (Yeni Devir, 17 Kasım 1977)

"Batı"nın ve Batı çizgisinde yer alan içimizdeki menfaat gruplarının, Türkiye"de ağır sanayi kurulmasından rahatsız olduklarını bilmeyen yok artık." (Yeni Devir, 11 Aralık 1977) Bu ifade, günümüzün o yıllarda kâğıda işlenmiş izdüşümü gibi okunmayı ne kadar hak eden bir anlatım.

Akif İnan, bir teori adamı olarak kalmamıştır. Fikir üretmiş. Genç nesillere yol göstermiş  ve işaret ettiği o izlerden önce kendi yürümeye başlamıştır.  Kılavuzları Üstat Necip Fazıldır. Yol arkadaşları baş taraflarda da isimlerini vurguladığım Pakdil"dir, Özdenörenler"dir, Bayazıt"tır, Zarifoğlu"dur, Sezai Karakoç"tur. Susmamışlar, susamamışlar ve istikâmet çerçevesinde devamlı koşmuşlar, durmaksızın bir şeyler anlatmışlardır.

 "İslam ülkelerinin kendi aralarında yaptıkları toplantılarda bu konuşulmalıdır. Bir ortak kütüphane belirlenmelidir. Bir çeviri kampanyasına koyulmalıyız. En uygun isimler, yani yazarlar tespit edilerek, bunların eserlerini yaygınlaştırmalıyız. Hiç yapılmıyor bunlar." (Yeni Devir, 11 Temmuz, 1997) Akif İnan, yukarıdaki fikir tohumlarını saçalarken, bunlar birer düşünce ve teoriden ibaret kalmıyordu. Usta, durmaksızın çalışıyor, dostlarıyla koşturuyordu. Mavera Dergisi"ni çıkarıyorlar, Edebiyat Dergisi"nde denemeler yazıyorlar. Akabe Yayınları"nı kurup bu milletin öz benliğini anlatan, milli kültür ve şuuru yansıtan eserleri genç dimağlara  kazandırmak istiyorlar. Urfa"nın kara yağız delikanlısı soluklanmadan, nefes almadan pratikte neler yapılabilir, sorularının cevaplarını kovalıyor. Bir sendikada, kurucular arasında yer alıyor; genel başkanlık yapıyor ve milletime neler anlatabilirimin kavgasını veriyor.

Akif İnan… Onların dostlukları. Atılımlar, fikir avcılıkları düzenli bir grupla, ekiple sağlanır. Bir avuç arkadaş kümesi… Düşünceye, fikre ve aksiyona gönül veren dostların fedakârlıkları ortaya bir şeyler koyar…

"Fethi Ağabey"in evinde divan olmadığı için seccadede idare ederdik. Yiyecek olarak da meyve bulunurdu. Kap kacak bulunmazdı Fethi Ağabey"in hanesinde. Erdem Bayazıt gıcır gıcır yıkadığı meyveleri bir kova içinde getirirdi önümüze. Ne soylu gecelerdi onlar. (Yeni Devir, 24 Haziran 1980)

Akif İnan ve öncekiler…

Mağrur ve hazinesinin farkında olan öncekiler…

Bunlar takip edilmelidir.

"Evet, Türkiye evine dön. Bu ev İslam dünyasıdır. Bir milyar insanı ve şu kadar insanıyla İslam dünyası." (Yeni Devir, 11Haziran 1978)


NUHAN NEBİ ÇAM

21.02.2015 12:06:22


Kahramanmaraş’lı Minik Dâhiden Dünya Birinciliği

Afşin ve Göksun’da Miniklere Özel Tiyatro Gösterisi

Kır Ailesinin Acı Günü

Kasım’da Dermankart’lı Ailelere 23 Milyonu Aşan Destek Ödemesi Yapıldı

KSÜ Kampüs Kablosuz Ağ Altyapısı Genişletildi

Goalball’da Gümüş Zafer

Ampute Futbol Türkiye Kupası Finali Kahramanmaraş’ta!

Göreve atanmasının 113. gününde, 113 partiliyle birlikte Ankara’ya ziyaret

Kahramanmaraş’ın talepleri tek tek Ankara gündeminde

TYB Kahramanmaraş Şubesi tarafından “Batılılaşma İhaneti’ni Yeniden Okumak” Programı Düzenledi

Kahramanmaraş’ın ilk elektrikli otobüslerinin sevkiyatı başladı

İş İnsanı Mesut Şahinkanat’a Anlamlı Plaket

Büyükşehir, Melek’in En Büyük Hayalini Gerçekleştirdi

Milli Savunma Bakanlığı, Onikişubat Belediyesi’nin dünyanın en büyük Türk Bayrağı’nı uzaydan görüntüledi

Onikişubat Belediyesi’nin Kahramanlık Türküleriyle Cumhuriyet Konseri’ne yoğun ilgi

Cumhuriyet Yürüyüşü’nde Kahramanmaraş Tek Yürek Oldu

Gül’den 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı