Roman, deneme, hikâye, anı ve son sırada şiir
Kadir Tanır, edebiyatın hemen
hemen tüm türlerinde eser vermiş bir kalemdir.
Yıldız Üniversitesi Mimarlık
Fakültesini bitirince doğum yeri olan Maraş"a yerleşiyor. O şehirde bir işe
giriyor; hayatındaki sorumlulukların katlandığı bir zamandır artık. Evlilik,
yürütülmesi gereken bir iş ve on üç yaşıyla başladığı yazma ve kalemin iffetini
ayakta tutma çabası. Bu kadar yoğunluk arasında, demiştim; kentin batısında bir
yerde, Şafak Apartmanı"ndaki mimarlık bürosunda, yazmaya nasıl zaman
ayırabiliyorsunuz? Kadir Tanır, gözlüklerinin üstünden bakıyordu. İstanbul"dan,
demiştim, geldiğim yer; Haksal"ın selâmı var
Yedi İklim"de acemi acemi
yazıyorum. Tebessüm etmişti. Akşamlar, demişti. Bir bağ evi
Çam ağacının
gölgesine sabitlediğim çardak. Birkaç minder, yastıklar. Okumak ve yazmak
bende, bu şehre karanlıklar inince başlıyor, demişti sonunda. Gün ışıklarında
dünya telaşı, ev-bark. Geçim derdi. Gizemin dev dev hayaletler gibi yürümeye
başladığı, klakson seslerinin sustuğu ve sokak lambalarının asfalt yolları
aydınlatmak için kan-ter içinde iki büklüm olduğu saatler; benim asıl
saatlerimdir. Efendisi için dilenen bir uşak varmış; Paris"in sokaklarında,
tenha vakitlerde. Biz de elimizde kalem, önümüzde kâğıtlar, kelimelerden bir
dünyayı dileniyoruz sevgili dostum
Kelimelerden bir dünyayı.
Alagün yazarı 1953"te doğuyor.
Sanat okuluna kaydoluyor. O
mektebin orta kısmında kendince olgun bir insan tavrıyla hikâyeler yazmaya
başlıyor. "Birbirinize İlgi Gösterin" adlı yazısı Tanır"ın ilk öyküsü oluyor.
Bu yazı okul çevresinde, öğretmen ve öğrenciler arasında tutuluyor da
1976 yılında üniversiteyi
bitiriyor. Bir roman üzerinde çalışmaktadır. Karalamalar, müsveddeler
Bu tarih, Mavera Dergisi"nin çıkmaya
başladığı zamanlardır da. Dostozan lakaplı Hanefi Sarıyıldız vesilesiyle Erdem
Beyazıtla tanışıyor. Dostozan, Kadir Tanır"ın maharetlerinden daha önce yedi
güzel adamın Erdem"ine söz etmiştir. İlk karşılaştıklarında Mavera için
Beyazıt, ondan öykü istiyor. Derginin onuncu sayısından itibaren Kadir Tanır,
"Günah" isimli öyküsüyle kendini bu derginin yazarları arasında buluyor. Bu
hikâye, üzerinde çalışılması için kesinlikle geri çevrilmiyor. Kadir Ağabey"in
kalemi güçlüdür. Böyle bir damardan tutmak ve onu Mavera sayfalarına
kazandırmak ise Üstat Erdem Beyazıt"a nasip oluyor.
Kadir Tanır edebiyat muhiti ve
çevresi olarak zengin bir zamanın talihlisidir. O günlerin ve o şehrin edip
ağabeyleri Savaş İmparatorluğu yazarını adeta adım adım takip ediyorlar. Kadir
Tanır"ı sanki göz hapsinde tutuyorlar
Yazdıklarına-çizdiklerine kesinlikle
müdahalede bulunmuyorlar; ama okuma noktasında onu devamlı yönlendiriyorlar,
yazara durmadan tavsiyelerde bulunuyorlar. Alaeddin Ağabeyler, Cahit Ağabeyler,
Erdem Ağabeyler, Rasim Ağabeyler
Kadir Tanır"ın elinden kimler tutmuyor ki?
"İsteriz ki biz gidince dostlar da bizi
hatırlasın." diyor Kadir Tanır, bir söyleşide. 14 Aralık 2011 yılında Şeytan
Sarmalı yazarı ebediyete irtihal ediyor. Nur içinde yatsın. Allah"ın rahmeti
üzerine olsun.
Kadir Tanır, geride üç roman,
dört adet hikâye kitabı bırakıyor. Yazdıklarını, İslâm kaynakları, tarihimiz ve
güncel meseleler besliyor. Geçmişi ve modern zamanların hallerini eserlerinde
ustaca harmanlayabiliyor. Sonsuz Uzun Ölüm"de Ortadoğu topraklarında kan üstüne
kan akıtan emperyal Batılılar"ı anlatıyor. Savaş İmparatorluğu"nda topu-tüfeği
ve türlü entrikalarıyla, acımasız plânlarıyla yine sömürücüleri işliyor.
Üstat, Maraş"ı mesken
tutmuştur. Edebiyat çevreleriyle, dergilerle, yayıncılarla iletişimini hep bu
uzak Anadolu kentinden yapıyor. Duruluk, içtenlik ve samimiyet bakımından taşra
onun için bir kazanç gibidir. Yazın dünyasını dört koldan kuşatmış Bizans
oyunlarının etkisinden ve onların insana bir sülük gibi yapıştırdığı karakter
zayıflığından kendini koruyabiliyor. Bu bir artı olabilir.
Ama, diye başlayan bir cümle
şöyle devam ediyor: Merkezden uzakta yazmaya çalışmak iğneyle kuyu kazmak
gibidir. Usta, bu durumun hakkını iyi bir şekilde veriyor. Bunun yanında
yüzlerce güçlükle karşılaşıyor. Bir yayıncıyla eşit şartlarda anlaşamamak.
Edebiyat çevrelerinde oluşturulması gereken imajlardan, kulislerden, tanıtım
toplantılarından ve reklamlardan devamlı nasipsiz kalıyor. Ama yine de bir
bıkkınlık yoktur onun çalışmalarında ve azminde. Sait Faik"in söylediğini o da
tekrar ediyor: "Yazmasam çıldıracaktım." Bütün zorluklara rağmen Kazma"daki bağ
evine çekiliyor. Okuyor, okuyor; yazıyor, yazıyor: Suikast Selamlığı, Şeytan
Sarmalı, Sonsuz Uzun Ölüm, Alagün, Küskün, Savaş İmparatorluğu ve Güz
Yağmurları isimlerini taşıyan eserleri bırakıyor, geride
Dar-ı bekaya irtihalinin
üçüncü yılında Üstat Kadir Tanır Bey"i sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz.