Herkesin zaruri olarak kabul ettiği bir şeydir ki, başka yaratılmışlara muhtaç olmayan kimse hiçbir mahlûk yoktur. Bir şeyin var oluşundan kendisine ihtiyaç duyulan şeye "illet" ya da "sebep" adı verilir. Muhtaç olan şeye de "ma"lul" ya da "Müsebbeb" denir. Bütün muhtelif ve çeşitli sebepler de, eninde sonunda başlıca bir sebepte toplanır. İşte bu sebep, "vacip" olan sebeptir. Ya da Vacip-ül Vücud yani Allah"dır (c.c.)
Allah (c.c.) o şeylere
varlıklar arasında, sırf kendi iradesi ve kudretiyle bir bağ meydana
getirmiştir. İşte Allah"ın iki varlık arasında oluşturduğu bağlılık
gözlerimizin önünde tekrar edile edile karşımıza " sebeplik ve etki"
kavramlarıyla çıkmaya başlamıştır. Aslında bizim onlara "sebep" ya da "tesir"
adı vermemiz ancak mecaz kabilinden bir şeydir. Onun için kâinatla ilgili
sebeplere "Ca"li- yaratılmış sebepler denir.
Öyle ise onlar belli bir iş
için yaratılmışlardır. Bizzat kendiliğinden tesir v etki gücüne sahip sebepler
değillerdir. Çünkü asıl maksat, kevni sebeplerin tesirlerinin zorunlu bir tesir
olmadığı anca Allah (c.c.) iradesiyle olduğudur. Aslında bu sebeplerin başka
varlıklarla iğlisi yoktur. Fakat Allah (c.c.) onları diğerlerine sebep
kılmıştır. Artık Allah onlara etki gücü verdi ya da bu gücü vermedi dememiz bir
şeyi değiştirmez. Kâinattaki nizam ve intizam bu illiyet sebeplilik olgusundan
başkası değildir. Bütün illetler en sonunda bir büyük illet sebebe dayanır, O
da Vacib-ül Vücud olan Allah"tır. (c.c.)
Sözün özü odur ki, Müslüman"ın
bütün sebeplerin müsebbibinin yalnızca Allah (c.c.) olduğunu bilmesi
gerekmektedir. Sebeplerin hepsi dış görünüşte vardır. Özde ise hiçbir değerleri
yoktur.