Gökler, yer ve dağlar,
yeryüzünde Allah`ın "Hukuk Emini" (Elmalı Hamdi Yazır) olma teklifini bir
emanet olarak yüklenmekten çekinirken, kendisinin dışındaki bütün varlıkların
hukukunu da koruma ve kollama sorumluluğunu üstlenen insan (Ahzab 33/72), büyük
ve zorlu bir görevi üzerine almış oldu. Buna karşılık Allah, alacaklı, borçlu,
davalı-davacı olmak üzere sadece insan oldukları için zimmet hukukunu onlara
ihsan ederek göreve ehil olma onurunu nasip etmiştir.
Ruhlar âleminde, Rabbi ile
yaptıkları sözleşmenin onuruna karşılık bir iltifat olarak Rabbi tarafından
yeryüzünde Allah`ın halifesi olma payesi verilen insanlardan, hukuka sahip
olmaları yönüyle kadın ile erkek arasında hiçbir fark yoktur. Bedensel güç
gerektiren bazı işlerde erkekle kadın arasında farklılıklar bulunmakta ise de
sorumluluk ve görev bakımından İslâm"da, kadın da erkek gibi ilâhî hitaba
muhatap bir varlıktır. Hatta bir ayet-i kerimede: "Ey peygamber hanımları..."
(Ahzab 33/32) buyrulmak suretiyle sadece
kadınlara hitap edilmiştir.
Allah"ın yeryüzünde muhatap
aldığı ve temsil yetkisi verdiği varlık insan olduğuna, toplum da erkeklerden
ve kadınlardan oluştuğuna göre, iyi bir toplumun yapılaşmasında erkeklerin de
kadınların da ayrı ayrı sorumlulukları ve etkinlikleri vardır. Bunun için
fert-devlet, kadın-erkek, karı-koca, çocuk-anne, çocuk-baba, aile-toplum gibi
hak sahipleri arasında karşılıklı sorumluluklar bulunmaktadır. Sorumluluk,
toplumun en küçük fakat en önemli kurumu olan ailede başlar, sorumluları da
anne ve baba konumunda olan erkek ve kadınlardır. Nitekim Peygamberimiz,
"Her biriniz yöneticidir ve her biriniz yönettiklerinden sorumludur. Adam,
ev halkının yöneticisidir ve yönettiği aileden sorumludur. Kadın, kocasının
evinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı
üzerinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. (Elhasıl) her biriniz
birer yönetici ve yönettiklerinden sorumludur." (Buhari Ahkâm, I; Müslim
İmare 20) buyurmuşlardır.
İlk bakışta, ailenin reisi
olarak erkeğin sorumluluğu kadına nispetle daha ağır görünse de hem aile hem de
toplum üzerinde kadının etkinliği erkekten daha önemli bir yer tutmaktadır.
Çünkü çocuğunu kendi hayatına ve topluma, dolayısıyla toplumu maddi ve manevi
yönden dünyaya ve geleceğe hazırlayan ya da bu etkinlikten uzak kalıp katkıda
bulunmayan da anne olarak kadındır. İyi bir aile ve güçlü bir toplumun
sanatkârı da sorumluluğunun farkında olan Müslüman kadındır.
Ailenin merkezinde kadın, toplumun
merkezinde ise erkek bulunmakla birlikte, kadın, gerekirse erkeğin işini, erkek
de gerekirse kadının işini yapabilir. Kendisine farz olmadığı halde Cuma
namazını kılan kadın, öğle namazını eda etmiş sayılır. Benzer bir durumda,
kendi sorumluluğunda olan işleri yapmaktan başka erkeğin yapması gereken işleri
de yapan kadın, fazlasıysa sorumluluğunu yerine getirdiği gibi kocasını da
sorumluluktan kurtarmış olur. Müslüman toplumlarda, bu durumda olan kadınlar,
geçmişte olduğu gibi bugün de mevcuttur. Üstelik yaptıklarıyla bazı alanlarda
erkeklerden daha fazla toplum hayatına katkıda bulunmaktadırlar.
Kâbe"yi ziyaret için ashabı
ile çıktığı Mekke yolculuğunun Hudeybiye anlaşmasına bağlı olarak
gerçekleştirilememesi üzerine Peygamber Efendimiz, ashabına, kurbanlarını
kesip, tıraş olarak ihramdan çıkmalarını söylediği halde onlar anlaşma
şartlarını ağır buldukları için bir ara duraklama yaşamışlardı. Onların bu
haline üzülen Peygamber Efendimiz (s.a.s), eşi Ümmü Seleme`nin yanına gitti.
Ümmü Seleme:"Yâ Rasûlallah, onlar üzüntülerinden ilgisiz görünüyorlar. Siz
kimseyle konuşmadan kendiniz kurbanınızı kesin, tıraş olun. Onlar size
uyacaklardır." dedi. Ashâb, Hz. Peygamber (s.a.s) `in, kurbanını kesip tıraş
olduğunu görünce, hemen kurbanlarını kesip, birbirlerini tıraş etmeğe
başladılar. Resulullah"ın eşi Ümmü Seleme"in kıvrak zekâsının ürünü olarak
mecrasını bulan bu gelişmeyle, yaşanan kısa süreli üzüntüden hem Peygamberimiz,
hem de ashabı kurtulmuş oldu.
Ebû Talib`in kızı Ümmü Hânî,
Mekke fethedildiği gün müşriklerden birine eman yani esir edilmeden Mekke"de
yaşama güvencesi vermişti. Bilahare Peygamber Efendimizin evine gelen Ümmi Hânî
:"Ya Rasûlellah, Anamın oğlu benim eman verdiğim İbn-i Hübeyre`yi
öldüreceğini söylüyor" dedi. Peygamberimiz: "Yâ Ümme Hânî, senin ahd
ve eman verdiğin kimseye biz de ahd ve eman verdik." ( Buhari, Salât, 2)
buyurdu. Bu olayda da bir kadına yetki verilişi, onun da devlet adına hareket
edip devleti temsil edişi bütün açıklığıyla görülmektedir. Yine bu olayda Ümmü
Hânî"nin Peygamber Efendimizden destek alarak bir ölüm olayını, buna bağlı
olarak gelişebilecek belki de toplumsal bir olayı önlediği görülmektedir.
İslam tarihinde peygamberimiz
zamanında tarlasında ağaç diken kadından, berberlik yapan, cami temizleyen ve
Hz. Ömer devrinde çarşıyı kontrol etmekle görevlendirilen kadınlara varıncaya
kadar, ticaret yapan, savaşa katılan ve meşru olan bütün işlerde çalışıp kazanç
elde eden kadınlara rastlanmaktadır (Rıza Savaş Hz. Muhammed Devrinde Kadı, s.
227-253). Semra Bint-u Nuheyk`il Esediyye, bizzat Rasülüllah tarafından
Medine"de pazar işlerine bakmak üzere bir nevi murakıp veya denetleyici olarak
tayin edilmiş bulunuyordu. Yine bir hanım olan Şifa bint-i Abdillah, Medine
pazarında belli bir vazife için tayin edilmişti.( Muhammed Hamidullah, İslam
Peygamberi, (çev. Salih Tuğ) İrfan Yayımcılık, İstanbul)
İslam"ın ilk yıllarında dinini
öğrenmek isteyen kadınlar ya doğrudan Resulullah"a, ya da Resulullah"ın
eşlerine sorunlarını anlatıp cevaplarını alıyorlardı. Peygamber Efendimizin
eşleri başta olmak üzere sahabi kadınlar da bizzat sosyal hayatın içinde
bulunuyorlardı. Toplumun gelişip ilerlemesinde ilk başta olduğu gibi bu gün de
toplum üzerinde kadınların önemli rol sahibi oldukları bilinmektedir. Ancak
müspet etkinlik için toplumu yönlendirilecek kadınlar dâhil kişilerin doğru
bilgi birikimlerinin olması gerekir. Bilgi birikimi olmayanların fayda
sağlamaları imkânsızdır.
Türkiye nüfusunun yarısına
yakını kadın olduğuna bakıldığında kadınların doğru bilgilendirilmelerinin
önemi daha iyi anlaşılacaktır. Yukarıda belirttiğimiz gibi kadın, bir ülkenin
bugününü şekillendiren ve yarınını şekillendirecek olan en güçlü kişidir. Anne
olan bir kadın, başka hiçbir şey yapmasa da sadece çocuğunu iyi yetiştirse,
ülkenin yaşantısını ve geleceğini dizayn etmiş olur.
İyi ve huzurlu bir toplumun
her dönemdeki kahramanı kadındır.
Ayşe Mernuş TEPEBAŞI
Din Hizmetleri Uzmanı