Tâhâ Suresi
11: Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan):
Ey Musa! diye seslenildi:
12: Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim!
Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ`dasın!
14: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah`ım.
Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.
29: Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,
30: Kardeşim Harun`u.
31: Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir.
32: Ve onu işime ortak kıl.
38: Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle)
vahyetmiştik:
39: Musa`yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil`e)
bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu
alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana
kendimden sevgi verdim.
40: Hani, kız kardeşin gidip «Ona bakacak birini
size bulayım mı?» diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve
üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden
kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen
halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!
41: Seni, kendim için elçi seçtim.
44: Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını
başına alır veya korkar.
55: Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi
oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.
63: Şöyle dediler: «Bu ikisi, muhakkak ki,
sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan
kaldırmak isteyen iki sihirbazdırlar sadece.»
64: «Öyle ise hilenizi kurun; sonra sıra halinde
gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır.»
69: «Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını
yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne
yapsa) iflah olmaz.»
102: O günde Sûr`a üflenir ve biz o zaman
günahkârları, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahşerde toplarız.
109: O gün, Rahmân`ın izin verdiği ve sözünden
hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.
117: Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin
için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın;
sonra yorulur, sıkıntı çekersin!
118: Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne
de çıplak kalmak.
121: Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine
kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye
çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı.
124: Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz
onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak
haşredeceğiz.
130: (Resûlüm!) Sen, onların söylediklerine
sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih
et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et
ki, hoşnutluğa eresin.
132: Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla
devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel
sonuç, takvâ iledir.
Enbiyâ Suresi
Ayet no:
7: Biz, senden önce de, kendilerine vahiy
verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer
bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.
10: Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan
bir kitap indirdik. Hâla akıllanmaz mısınız?
16: Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri,
oyuncular (işi, eğlencesi) olarak yaratmadık.
24. Yoksa O`ndan başka birtakım tanrılar mı
edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin! İşte benimle beraber olanların
Kitab`ı ve benden öncekilerin Kitab`ı. Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler; bu
yüzden de yüz çevirirler.
28: Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini
de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan
başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!
30: İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde
iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan
yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?
37: İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır.
Size âyetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin.
44: Evet, onları da, atalarını da barındırdık.
Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim
gelip (kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksilteceğimizi görmezler mi? Şu
halde, üstün gelen onlar mı?
71: Biz, onu ve Lût`u kurtararak, içinde cümle
âleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.
83: Eyyub`u da (an). Hani Rabbine: «Başıma bu
dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz etmişti.
84: Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve
kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde
dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla
birlikte bir mislini daha verdik.
96: Nihayet Ye`cûc ve Me`cûc (sedleri) açıldığı
ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;
104: (Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını
dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu
tekrar o hale getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz,
(vâdettiğimizi) yaparız.
105: Andolsun Zikir`den sonra Zebur`da da:
«Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır» diye yazmıştık.
106: İşte bunda, (bize) kulluk eden bir kavim için
bir mesaj vardır.