Öyle şartlandırılmışız ki,
sanki sosyal bir kural
Her on senede bir askeri müdahale ve işlere bir çeki düzen
verme
1960 ihtilali, 1972 muhtırası, 1980 ihtilali, ve 28 Şubat süreci, ara ara verilen uyarı mektupları vesaire
Son evrede de bu sari hastalıkla
yaşadığımız: Balyoz, Sarıkız, Ergenekon
gibi kamu oyunun ne olduğunu anlamadığı yargı süreci ve Silivri Mahkemeleri ve akabinde
mahkumiyet kararları
Kimilerine göre, devletin anayasal düzenini değiştirmek
isteyen ihtilalciler müste haklarını buldular. Derken, toplumun bir diğer kesimi
karşıt bir görüşle milletimizin göz bebeği ordumuza büyük bir darbe
indirilmiştir inanışında
Türk Ordusu"nun yurt savunma direnci kırılmıştır,
inancını savunmaktadırlar. En belirgin kanıt olarak da koca Kurmay Başkanı,
çete kurmakla suçlanmıştır. Arkasından yetkili bir ağız ;""Adil bir yargılama olamadı. Bunu içime
sindiremiyorum ."" demesi, şık değildi. Devlet kurma geleneği olan bir milletin
tarihinde olmaması gereken, ancak muz cumhuriyetlerinde olabilecek söylemler.
Şimdi de bir cemaatın, devlet
içinde paralel yapılaşmayla bir ihtilal girişimi içinde olduğu sanrısıyla ağza
geleni söyleme
Demek ki her on yılda olması gereken buymuş ki bilinçaltımıza
yerleşmiş. Söylemler o kadar korkunç ki, yandaş gazetelerin attığı
manşetler, insanımızı birini diğerine
ötekileştirme adına provakatif, kışkırtıcı ifadeler taşımada
Öfke baldan
tatlıdır derlerse de sen ona inanma
Çoğu zaman, öfke gelir göz kızarır, öfke
gider yüz kızarır. Ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması lazım. Maksadını aşan
sözler söyleyerek, insanları birbirine muarız edip kin ve garazkârlığı
körüklemek hiçbir inanışta yoktur. Bu ülkenin inanan insanlarına Haşhaşi yakıştırmasında
bulunmak çok büyük bir günahtır. Bu söylense söylen se bir hezeyan anında söylenir.
Bunu diyen insanlara önerim, Alamut Kalesini, Hasan Sabbah"ı ve yaptıklarını
araştırmalarıdır. Rahmetli Mustafa Necati Sepetçioğlu"nun: Anahtar, Kilit, Kapı,
Çatı belgesel, tarihi romanlarını okuyarak sıkılmadan Türk Tarihi hakkında
bilgi sahibi olacaklardır. Acaba tarih tekerrür mü ediyor? Hep aklıma Necip
Fazıl"ın Din Mazlumları adlı eseri takılıp durmada. Nahak yere; yapılan
kıyımları; 1960 ta, 1972 de 1980 de devlet memuru olarak ben de yaşadım ve
gördüm. Kin, öfke, intikam, ikbal hırsı ile insan bir yerlere varamaz.
Ülkemizin genç, dinamik, fedakâr, donanımlı, çağdaş, inançlı, ikbal vaad eden
bir nesline yazık ediliyor. Bunlar Mehmet Akif"in Asımın nesli dediği nesil
Zulümle, kıyımla hiçbir kazanç elde edilemez. Mazlumun ahımı almamak gerekir.
Çünkü onunla Allah arasındaki perde, münacaatı sırasında kalkmıştır. Her
münacatı kabul görür. Allah, yapılan zulmün kefaretini öte dünyaya bırakmaz. Bu
dünyada ibret-i âlem için zalime verir. Şair:
ZALİM YİNE BİR ZULME GİRİFTAR
OLUR AHİR,
ELBETTE OLUR EV YIKANIN HANESİ
VİRAN.(Ziya Paşa)
Terkib-i Bend"deki bu hikmet
dolu mısralar bir hayat tecrübesinden doğmuş ve boşa söylenmemiştir.