Sevgili Okuyucularım,
bayramlar acıların, kederlerin, hüzünlerin unutulup sevginin, saygının ve kardeşliğin tesis edildiği günler olarak
kutlanır. Bayram günlerini mübarek kılan da bu dur zaten. Ne yazık ki ülkemizde
her bayram uzun tatillerle geçer ve pek çok insanımız da da trafik kazalarında
can verir. İşte bu bayramda da meydana gelen kazalarda 122 kişi hayatını
kaybetti, 700"den fazla kişi de yaralandı. Milyonlarca milli servette heba olup
gitti. Bayram mı, savaş mı yaşadık aklımız ermedi. Her bayramda olduğu gibi bu
bayramda da yollarımız, bedenlerimiz kana, acıya bulandı.. Trafik ölüm saçtı.
Yollarımız tabutlarla doldu. Bir kaza değil, bin cinayet. İnsanlarımızı bu vahşet ecelsiz öldürdü. Öldürmeyi
beceremediklerini de süründürmeye mahkum etti. Bedenlerimizi zayıf düşürdü.
Analarımızı, babalarımızı yasa boğdu. Onları göz yaşı dökmeye mahkum ett.
Sevgili Okuyucularım, bu
trafik vahşetinden insanlarımız hayatta kalmayı tesadüfen başarabilmekte. Bu
vahşet öyle acımasız ki, son 5 yılda 500`e yakın kişi bayram tatilinde meydana
gelen kazalarda hayatını kaybetti, 8 binden fazla kişi de yaralandı. Bu dehşet
verici manzara karşısında bu ülkede sağlıklı bir toplum oluşturmak mümkün mü? Bu
manzara insanlarımızı her gün göz yaşı dökmeye, her gün acı çekmeye mahkum
etmekte. Böyle bir toplum geleceğe ümitle bakabilir mi? Yakınları diri diri can
veren insanlar, cesetleri demir ve saç yığını haline gelmiş bir toplum sağlıklı
yaşayabilir, sağlıklı düşünebilir mi? Her yıl binlerce insanını trafik canavarına
kurban veren ya da sakat bırakan bir ülke çağdaş bir ülke olabilir mi?
İnsanın en doğal hakkı olan
seyahat özgürlüğü bizim ülkemizde, trafik canavarı tarafından ölüme mahkum
ediliyor ve bu sorun bazan " trafik kazası kurbanları " diyerek, bazan da " takdir-i
ilahi" diyerek geçiştiriliyor.
Bu ülkenin insanları yıllardır
süre geldiği gibi ilelebet böyle özürlü düşünmeye ve trafik özürlüsü olarak
yaşamaya mahkum olmaya layık mı?
O halde çare nedir? Ülkede herkese görev düşüyor.
Yerel yönetimlerden parlementoya, otobüs işletmecilerinden trafik polisine,
ilkokullardan üniversiteye, işçiden patrona, imamdan müftüye, topyekün bu
seferberliğe ihtiyaç var. Çocukların yetim kalmaması, anaların göz yaşlarının
akmaması, yollarımızın insan kanıyla lanetlenmemesi için hepimize görev
düşüyor. Kurtuluş, sorumluluğu hep birlikte yaşamaktır. Eğitimsizliğin,
vurdumduymazlığın, dikkatsizliğin, imkansızlığın bir ürünü olan bu vahşet, bu
ülke insanının kaderi olmaktan kurtarılmalıdır.