Sözlükte "gizli konuşmak,
emretmek, ilham etmek, îma ve işâret etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup
yazmak ve göndermek" anlamlarına gelen vahiy, ıstılahta, Allah`ın
peygamberlerine iletmek istediği mesajlarını, doğrudan doğruya veya Cebrail vasıtasıyla
bildirmesine denir.
Kur`ân ve diğer kutsal
kitaplar, vahiy ürünüdür. Vahiy, ilâhî ve gayr-i ilâhî olmak üzere iki kısma
ayrılır. İlâhi vahiy, Allah`ın vahyi demek olup 5 çeşittir:
1- Cebrail`e (Necm, 53/10) ve
diğer meleklere vahyi (Enfâl, 8/12).
2- Cansız varlıklardan
yeryüzüne (Zilzâl, 99/4-5) ve gökyüzüne (Fussilet, 41/12) vahyi. Bu vahiy,
"emretmek" anlamındadır.
3- Canlılardan bal arısına
vahyi (Nahl, 16/68-69). Bu vahiy, ilham, içgüdü anlamındadır.
4- İnsanlardan Hz. Musa
(a.s.)`ın annesine (Kasas, 28/7) ve Hz. İsâ (a.s.)`ın havarilerine (Mâide,
5/111) vahyi. Bu vahiy, fıtrî ilham, îma, emir anlamındadır.
5- Peygamberlere vahiy (Nisâ,
4/162; A`râf, 7/117, 160). Bu vahiy, ıstılâhî anlamdaki gerçek vahiydir. Vahiy
denince ilk akla gelen bu vahiydir. Bu vahiy, sözlü, sözsüz ve Cebrail
vasıtasıyla olur. Sözlü vahiy, Allah`ın perde arkasından peygamberine hitap
etmesidir. Sözsüz vahiy; rüyada veya uyanık iken vahyin peygamberin kalbine
ilkası şeklinde olur.
Cebrail vasıtasıyla vahiy;
a) Peygamber uyanık veya
uykuda iken vahyi peygamberin kalbine ilkası ile,
b) Cebrail`in melek veya insan
suretinde vahiy getirmesi ile,
c) Cebrail görünmeden vahyin
çıngırak sesi şeklinde gelmesi ile olur.
Vahyin geliş şekillerinden bir
kısmı, Şûrâ sûresinin 51. âyetinde bildirilmiştir. Vahiy, Allah ile peygamber
arasında bir sırdır. Mahiyetini insanların tam anlaması imkânsızdır. Vahiy
geldiği anda peygamber titrer, rengi değişir, alnı terler ve nefesi sıkışırdı.
Hz. Muhammed (a.s.) gelen vahyi aynen hafızasına alır (Kıyame, 75/16-19), sonra
vahiy katiplerine yazdırırdı. Her sene Ramazan ayında inen âyetleri ve sûreleri
Cebrail`e okuyup arz ederdi.
Gayr-i ilâhî vahy ise, ilâhî
olmayan, cin ve insanlar arasında cereyan eden vahye denir. Zekeriyya (a.s.)`ın
kavmine vahyi gibi (Meryem, 19/11), bu vahiy, imâ ve işâret etmek anlamındadır.
Şeytanın şeytana vahyi gibi (En`âm, 6/121); bu vahiy, fısıldamak ve gizli
konuşmak anlamındadır. (İ.K.)
VAHİY KATİPLERİ
Vahiy katipleri, Hz. Muhammed
(a.s.)`a inen âyetleri yazanlara denir. İlk vahiy katipliğini Mekke`de Abdullah
İbn Sa`d, Medine`de Zeyd ibn Sabit yapmıştır. 40 kadar vahiy katibi vardı.
Bunlardan bazılarının isimleri şunlardır; Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Ömer, Hz. Ebû
Bekir, Muaviye, Amr ibn el-As, Muaz ibn Cebel, Übey ibn Ka`b, Muğire ibn Şu`be,
Şurahbil ibn Hasene, Halid ibn Velid...
Vahiy katipleri, âyetleri ince
beyaz taşlara, kürek kemiklerine, işlenmiş derilere, bez parçalarına, hurma
dallarına yazıyorlardı. Hz. Ebû Bekir`in halifeliği zamanında bu malzemeleri
Zeyd ibn Sabit bir kitap halinde cem etmiştir. (İ.K.)
VAHY-İ METLUV
Okunan vahiy demektir. Bundan
maksat Kur`ân`dır. "?Bu Kur`ân bana sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için
vahyolundu?" (En`âm, 6/19); "Sana vahyedilmesi henüz tamamlanmadan
Kur`ân-ı acele okuma..." (Tâ-hâ, 20/114) vb. âyetler, Kur`ân`ın vahiy
ürünü olduğunu ifade etmektedir. (İ.K.)
VAHY-İ GAYRI METLUV
Okunmayan vahiy demektir.
Bundan maksat, Peygamberin Kur`ân dışı aldığı vahiydir. Hz. Muhammed (a.s.)`in
Kur`ân dışı vahiy aldığının, âyet ve hadislerden bir çok delili vardır. Bakara
sûresinin 144, Tahrîm sûresinin 3, Necm sûresinin 3-4, Nisâ sûresinin 113,
Ahzâb sûresinin 34. âyetleri; Cibrîl hadisi diye meşhur olan hadis (Ebû Dâvûd,
Kader, 17) buna delildir. Cibril, Kur`ân için indiği gibi sünnet için de
iniyordu (Tecrid, II/460-464). Hz. Muhammed (a.s.), "Bana Kur`ân ve onun
gibi bir misli verildi." demiştir (Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Ahmed, IV/131).
Hz. Peygamber Kur`ân dışı vahiy almakla birlikte, bütün hadislerin vahiy ürünü
olduğunu söylemek de mümkün değildir. Çünkü Peygamberimiz, Kur`ân âyetlerini
tefsîr ve teyit sadedinde, öğüt vermek amacıyla, kendi re`yini beyan sadedinde
sözler de sarf etmiştir. Bunlar dinde delil olmakla birlikte, vahiy ürünü
olarak kabul etmemek gerekir; ancak, vahyin kontrolünde söylenmişlerdir. (İ.K.)
DİB Dini Kavramlar Sözlüğü