Kitap, söz, ok, çizgi ve renk
gibi çeşitli araçların kullanılması ile meydana gelecek bazı olayların
bilinebileceği tezine dayanan sanatın adı "fe"l" sözcükte uğur tutma anlamına
gelir. Türkçe"de "Fal" şeklinde telaffuz edilmektedir.
İnsanı sebeplere sarılmaktan
alıkoyan uğur ve uğursuzluk anlayışı Hz peygamber (sav)"in tebliğ ettiği
öğretilere ters düşmektedir. Çünkü İslam"da insanın iradesi gücü ve teşebbüsü
sorumluluğun temelini oluşturur.
Tiyera (uğursuzluk inancı) yasak
kılınmasındaki asıl sebep de, buna inanan kişinin kendi irade ve gücünü inkâr
yanında yaratmayı Allah"a değil, bizzat uğursuz saydığı varlığa nispet
etmesidir. Hz peygamber (sav)"in "kim bilir ihtiyacından dolayı tiyeraya
başvurursa Allah"a şirk koşmuş olur" anlamındaki hadisinden anlaşıldığına göre
fiil ve icadı (meydana getirmeyi) Allah"tan başkasına nispet eden fal da
tiyeradan farksızdır. Hz peygamber (sav)"in belirttiğine göre fal; "Allah"tan
dilekte bulunma anlamının dışına taşmaz. Bu tür bir fal ise, ne dünya işlerinde
bir zarara, nede dini vecibeleri yerine getirmede eksikliğe yol açar."
Tarihin çok eski devirlerinden
günümüze kadar kullanıla gelen fal ve fal çeşitlerinden, Hattu"r-Remli Kum
çizgisidir. Kelime ve isimlerle fal tutma, ok ve zarlarla fal tutma diğer
usullerle fal tutma-açmanın İslam"daki hükmü ise; fal tutmanın gerçekte
insanların merak ve tecessüs duygularını istismar düşüncesine dayalıdır, İslami
öğretilerle bağdaşmayan ve birçok türü ile kişiyi şirk konumuna getiren bir davranış
olduğu söylenebilir. Buna karşılık Hz peygamber (sav)"in söz ve davranışlarının
incelenmesi sonucunda ise, bazı
durumları veya olayları iyimser bir yorumla karşılayıp Allah"tan hayır dileme
anlamındaki uğur düşüncesinin sakıncalı değil, aksine bizzat Resul-i Ekrem
tarafından özendirilmiş olduğu görülmektedir. Bir sözün, bir olayın hayra
yorulması mutlaka hayırlı olduğunun veya olacağının delili değildir. Ne var ki
hayra yormak ruhî sükûnete erdirdiği için sevimli görülmüştür.