Sûfi özlemle yaşar. Yani tüm varlığımızın kaynağına, kozmik ana
rahmeine dönüş arzusunu yaşar. Bu özleme erişmek ve sonunda O"na teslim olmak
için ezelle ebedi insanın sırrında ve insanın sırrını da Allah"ın hakikatinde
birleştirerek mutlak tevhidi gerçekleştirmek için çaba sarfeder. Bunun pek çok
yolları vardır.
İşte onlardan birini Filibeli
Şehbenderzâde Ahmet Hilim merhum "Tasavvufu İslamî" adlı eserinde bakın şöyle
söylüyor: Sûfiler makam, Mevki ve ikbal peşinde koşmazlar. Maddi menfeat ve
servet edinme gibi ihtirasları olmaz.
Onlar her türlü acı ve kederlere daima sabrederler. Onların her
davranışları dengelidir Boş, anlamsız ve
yararsız şeylerle asla vakit geçirmezler. Gece gündüz Allah"a vuslat yolunda
ilerlemeye gayret ederler. Onlarda cehalet ve bilgisizlik gibi çirkin görülen
ve beğenilmeyen vasıflar bulunmaz. Aksine ince, kibar, yumuşak ve güzel davraış
sahibidirler. Kin, düşmanlık ve garaz gibi nefsin çirkin vasıflarından
arınmıştırlardır. Halkın ayıplanacak hallerini yüzlerine vurmazlar. Düzeltmek
ve iyileştirmek için söyleseler bile sûfiye yakışır bir uslupta söylerler."
Büyük mutasavvıflar sûfinin vuslata kavuşabilmesi ve Allah
nezdinde kemale erebilmesi için "öncelikle sûfinin nefsini hertürlü menfeat ve
makam sevgisinden, gösterişten, kin ve hasetten, kibir ve cimrilikten,
yapmacıktan, desinler sevdasından, yalandan, gıybetten, hırstan, zulümden,
ısyan ve günahlardan temizlenmesi ve tüm bunlara karşı da ilim, edeb, haya,
rıza ve adalet gibi evrensel değerlerle özünü zinetlendirmesi gerekir"
demişlerdir.
İşte bu nedenle sûfi,
cehaletten ilme, kötü huylardan güzel huylara ve kendi varlığından Hakk"ın
varlığına hicret etmesi gerekir. Yani ruhlar âleminden beri geçtiği varlık
mertebeleri hakkında bilgi sahibi olması için İlahi nurla boyanması, tamah
etmemesi en önemli görevidir. Çünkü sûfiyi yoldan çıkaran tamahtır. Mevlana
diyor ki : " Sûfinin yemeğe, mala mülke tamah edişi Hakikate akıl erdirmesine
mani olur. Ayna bir şeye tamah etseydi bizim gibi ikiyüzlü olur, her şeyi
olduğu gibi göstermezdi. Terazinin mala tamahı olsaydı tarttığını nasıl doğru
tartardı? Her peygamber, kavmine açıkça ben sizden peygamberlik için ücret
istemiyorum. Ben rehberim. Müşteriniz Allah"tır. Allah benim rehberliğimi ilk
baştan da verdi. Benim ücretim dosta kavuşmaktır" demiştir. Mevlana, gerçek
sûfinin gözünde bu dünya, murdar bir şeyden ibarettir. Hırs yüzünden nursuz
olan sûfi yüzlerce ibretli söz dinler de haris kulağına hiçbir şey girmez,
onlardan ibret almaz. O nedenle riya giysilerinden soyunarak gönül saflığını
kazanması gerekir" der. Mutasavvıfların en önde gelenlerinden Niyaz-ı Mısrî
Hazretleri sûfilik iddiasında bulunan gösteriş dervişine hitaben şöyle
seslenir:
" Gel ey sûfi, çıkar sofu kıl
insaf
Ko suret düzmeyi, kıl için
insaf
Riya ile bu ömr-i nazenini
Nice bir sarf edip edersin
israf
Arıt pak eyle kalbin, ey halis
Beğenmez böyle kalbi, anla
sarraf."