İslam kameri yılın dokuzuncu
ayı olan Ramazan`da oruç tutmayı emreder. Bu ayın tamamında Müslümanlar fecir
vaktinden akşama kadar yemekten, içmekten ve nefsanî ilişkilerden uzak durur.
Yarının orucunu tutacağına dair kendisini daha akşamdan ciddi olarak hazırlar.
Sahurla ve imsakla başlayan oruç güneşin batışında açılır; iftar, bütün aile ve
bazen de komşular için bir davete dönüşerek Müslümanlar gün boyuca kazandıkları
zaferi kutlarlar. Oruç insan faaliyetleri açısından günlük hayatın ritmini
değiştirir. Yerleşim birimlerinde, şafağın yaklaşması ve güneşin batması davul
çalınarak, ilahi söylenerek ve ezan`la ya da büyük kasaba, ilçe ve illerde,
bütün bunlarla ve merkezi alanlarda top ateşlenerek duyurulur. Gazeteler,
radyolar, dergiler, televizyonlar özel iftar ve sahur programları yaparlar.
Mahyalar, minarelerin ışıklandırılması, iftar çadırları ve oradaki organize
programlar halkın bilgilenmesine ve duygulanmasına vesile olur.
Ramazan gecelerinde, yatsı
namazından sonra teravih namazı cemaat halinde kılınır. Bu namazda çoğu defa
Kur`an-ı Kerim`in, cüz, cüz Ramazan boyunca okunarak, hatim indirildiğine şahit
olunur. Ramazan`ın sonuna doğru Kur`an`ın Leyletü`l-Kadr (Kadir Gecesi) olarak
adlandırıldığı ilk ayetlerin vahyolunmaya başladığı bir geceyi Müslümanlar
Allah`a dua ve ibadet içinde geçirirler; hayatlarını O`na kulluğa ve itaate
adadıklarını hulüs-i kalp ve azimle tekrar ederler. Ramazan`ın her gününde
ihtiyacı olanlara yardım severlik ve misafirperverliklerini gösterir sadaka
verir ve Salih ameller işlerler. Ayın sonu gelmeden, fakirlere ev halkının tümü
yahut bakmakla yükümlü olduğu her kişi adına, yetişkin bir insanın bir günlük
beslenmesini sağlayacak bir miktarı sadaka-i Fıtr (Fitre) olarak dağıtırlar.
Müslümanlar Ramazan`ı mübarek
bir ay, rahmet ve merhamet ayı olarak adlandırırlar. Bu ay bütünüyle, kendini
tezkiye ve itaat için ahdini yenileme ayıdır. Mazlum, mağdur, mahrum ve muhtaç
insanlığı hatırlama, acıma ve teselli verme ayıdır. Hepsinin üstünde, nefsin
birçok ihtiras ve arzularının bastırılmasıyla kendini idare etme ve disiplin
ayıdır. Sahur ve iftar arası bir düzen ve disiplin tekerrürüdür.
Ramazan ayında İslam aleminin
yaşadığı iktisadi iklim, İslamiyetin iktisat anlayışının mahyalaşmış önemli
yansımasıdır. Tüketimin kanaatle dizgin altına alındığı, üretimin en verimli
şekilde tüketildiği bir ekonomi modelinin oluştuğu ramazanda, işin ilginci
servet dolaşımı artar. Zekat ve sadakalar sosyal güvenliğe sigorta olur.
Fertlerin her birinin bu işi yüklenmesiyle bu müessese verimli ve güvenli bir şekilde
çalışır. Suistimal olmaz. Darlık önlenir. Manevi ortak kazanç artar.
Ramazan Müslümanlar için
kendini hesaba çekme ayıdır, ahlaki ve ruhi değer ve sorumlulukların birikimini
temin eden tek aydır. Oruçlu bir günün iftar ile son bulması gibi Ramazan`da o
manada bayramla (ıyd) nihayet bulur. Bu bitiş, Müslümanların hep beraber cemaat
halinde kıldıkları iki rekâtlık Bayram namazı (Selatü`ül ıyd)la kutlanır.
Müslümanlar o gün temiz ve en güzel elbiselerini giyerler, coşku içinde
tebriklerle namazlarını eda ederler.
Bayram namazından sonra
Müslümanlar birbirlerini tebrik ederler, iyi dilek ve temennilerini ifadeyle
hayırhahlık dilerler. Aynı niyet ve hislerle çocuklara ve fakirlere hediyeler
dağıtırlar ve birbirlerine çok ihtimamlı davranırlar. Ramazan içinde verilen
zekâtlar da, bayramı idrak eden fakir ve yoksulların yardımına yetişir, günlük
sıkıntılarına bir ferahlama getirir.
İnsanların bu ayda üç tavır
içinde olduklarını görüyoruz:
1-Mü"minler ramazanda,
maddeten ve manen neşe alırlar. Mazeretleri sebebiyle oruç tutamayanlar da bu
neşeye dahildir.
2-Yahya Kemal"in dediği gibi
(madem ki böyle duygularım kalmış, çok şükür) diyen, bu neşeyi kıskanmayan, ona
imrenen ve gıbta edenler.
3-Bir kısmı da bu neşeden
rahatsız olurlar ve mü"minlerin neşelerini bozmak için uğraşırlar. Bir kısım
marjinal konuları gündeme taşırlar. Böylece rahatladıklarını sanırlar.
Tevfik Allah"tandır. O, ne
güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır.