Sevgili Peygamberimize sevap
nedir? Günah nedir diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir : "Sevap, iyi iş
işlemek, iyilik yapmaktır. Bunlar insanı güzelleştirir, erdemli kılar. Günah
ise, nefsinizde iz bırakıp ta başkalarınca bilinmesini istemediğiniz
şeyleredir. Çünkü bunlar insan nefsinde kara benekler halinde çoğa çoğala
sonuçta temiz fıtratın kirlenmesine ve bozulmasına neden olur. Bu da insanın
can gözünü kör eder." Mevlana böylelerinin hakikatten çok uzak olduklarını
söylemekte ve bunların günah uğruna güzel şeyler yapıyoruz diyerek kendi
kanatlarını yolduklarının farkında olmadıklarını bildirmektedir.
İyiliğin ölçüsü nedir, onu nasıl elde ederiz
diye sorulduğunda Sevgili Peygamberimize şu açıklamayı yapmıştır : "İnsan,
eklemlerinden her biri için güneşin doğduğu her günde Yüce Yaratıcıya şükranı
afiyet olarak bir iyilik yapması, sadaka vermesi gerekir. Bunun için iki
kimsenin arasını bulup ıslah etmek iyiliktir / sadakadır. Bir kimseye hayvanına
binerken yardım edip bindirmek veya yükünü yüklemeğe yardımda bulunmak
iyiliktir / sadakadır. Tatlı bir söz söylemek iyiliktir / sadakadır. Bir
insanın ayıbını örtmek, kusurunu görmemek iyiliktir / sadakadır. Bir insanı
affetmek iyiliktir / sadakadır. Namaza gitmek için attığı her adıma bedel bir
sadaka mükâfatı vardır. İnsanlara eza, cefa verici şeyleri yoldan uzaklaştırmak
bile iyiliktir / sadakadır."
Görüldüğü üzere yüce dinimiz
ahlaki ve insani değerlerin yaşanması ve sahip çıkılması için tüm güzelliklere
bir değer vermiş ve Allah katında bunların insanı yücelteceğini bildirmiştir.
Yüce Dinimiz, Müslüman"ı her zaman üreten, başkalarına haz veren kişi olarak
takdim eder. Bu şu demektir: Ben merkezli etkinliklerimizi biz merkezli yaşama
çevirebilirsek, aşırı bir biçimde kendimizle ilgilendiğimiz kadar bizim
dışımızdakilerle de özdeşleşebilirsek, görüşlerimiz, tutumlarımız, sanılarımız,
yargılarımız, unvanımız, konumumuz, her şeyimizle ben değil biz olabilirsek
yani yaşamın bizim dışımızdakilerle de bir ilişkisi olduğunu anlarsak işte o
zaman Yüce Yaratıcı ile de bütünlük içinde oluruz. Her koşul altında, nerede yaşarsak yaşayalım,
hangi çevrede olursak olalım, birlikte olmanın, birlikte paylaşmanın ne
olduğunu anlarsak, bütünüyle farklı bir toplum meydana getirebiliriz ki Yüce
Allah"ın bizlerden istediği de budur. Yüce Yaratıcı bir çiçeğe de, bir böceğe
de, bir canlıya da kendi adından, kendi zatından, kendi kudretinden ve kendi
sıfatından bir şeycik katmıştır. Dağı, taşı, ormanı, insanı denizi ve tüm
varlık âlemini kendi varlığından var etmiştir. Ama kendisi varlığını
saklamıştır. Biz ise onu gönlümüzde duyarız. Tanrı ahlakını edinmek yani Tanrısal
bir güzelliğe ulaşmak için de duygularımızla, eylemlerimizle, ruh dünyamızla
temizlenmemiz, arınmamız gerektiğine inanırız. Bu da ancak ben değil bizim
dışımızdakilerle de ünsiyet kurarsak, bütün âlem ve bütün varlıklarla bütünlük
içinde yaşarsak işte o zaman İlahi güzelliğe sahip oluruz. Bunun için
gözlerimizi bir an için uçsuz bucaksız göklere çevirdiğimizde, felekler, bütün
âlem ve tüm varlıkların O"ndan olduğunu görürüz. Her şeyin Allah"ın kudret
elinden çıktığını; O"nun sanatının bir tecellisi olduğunu anlarız. Ve her
birinin de bir uyum içinde görevlerini sürdürmekte olduklarını biliriz. Onun
içidir ki insan da aynı yolu izlemeli, başkalarıyla birlik ve bütünlük içinde
varlığını sürdürmelidir. İşte o zaman evren ve evrende olan her şeyin insanı
hakka götüren değerler olduğu anlaşılacaktır. İnsanoğlu bu değerlere sahip
çıkar, onlarla uyum içinde yaşarsa Allah"ın lütfüne, merhametine nail olacağı
kuşkusuzdur.
Böyle bir insanî ruha ulaşana saf, temiz ve
erdemli insan adı verilir. Bu mertebeye ulaşanlar Allah"ta vuslat halinde
olurlar. Yukarıda özet olarak sunduğumuz insani değerleri imanda, aksiyonda,
ahlakta ve çevrede yaşatanlar, ikiliği, bencilliği, terk ederek, kini nefreti,
düşmanlığı, canda, tende ve zihinde yok edenler birliğe, yetkinliğe ve
erdemliğe yükseleceklerdir. Yüce Allah evreni, erdemli insanların ocağı olarak
yaratmış ve öyle de görmek istemektedir.