Maraş ağızotu için herkes bir şeyler
söylüyor, yazıyor. Ben de çocukluğumdan bu yana, yani 60 yıl öncesinden bu yana
gözlediklerimi yazayım. Bizler, mahallenin çocukları, camimiz civarından ve
camimiz hücresinden hiç ayrılmazdık. Mahallemizin yaşını başı almış
insanlarının arasında eğlenir onları dinlerdik. Yanımızda şakalaşır, her türlü mahremiyeti
de konuşurlardı. Adeta mahallenin, mahalle konseyi gibiydiler. İnsanların
problemleri, sıkıntıları dile getirilir, çözüm yolları üretilirdi. Camimizin
imamları hücreye pek uğramazlardı. Oranın havasını hafif bulurlardı. Gelirlerse
de vaiz ve nasihatlar da bulunurlardı. O yaşlı zatların birçoğu ot atardı.
Hücrenin muhtelif köşelerinde, içine odun külü konmuş ot tükürme çanakları
olurdu, ona tükürürlerdi. Mahallemizde: Mıstılı Dayı, Delioğlan, Löğmenli
adlarıyla maruf ailelerde ot yapılır satılırdı. Bu yaşlı zatların sarkıtılan
külekler içinde otlarını da bizler gider alırdık. Mahallemiz komşularımızdan
Gülkız Bacı, Elif Bacı da ot atarlardı. Kimse yadırgamaz, her şey olağan gözükürdü.
Titiz ot tiryakileri deli tütünü kendileri yetiştirirdi. Bağ komşumuz posta
memuru İbrahim Erşan"ın bağındaki sekilerinde deli tütün ekili olurdu. Destiye (susuz)
yetiştirilen tütünlerin nikotin oranı yüksek olduğu için makbul sayılırdı.
Katılan kül olarak da maserede (bağlarda şıra yapılan ocak) yakılan bağ çubuğu külü
makbul sayılırdı. Benden bunu isteyenlere götürürdüm. Çok makbule geçerdi.
Tenekecilerimiz özel ot kutusu
yaparlardı. Kimler ot tiryakisi değildi ki? Maraş"ın karek teristliklerinden Hacaslanın
İbrahim bile ot tiryakisi idi. Bildiklerinden ot alır atardı. Tükürmeyi de pek
beceremez, giydiği boydan elbisenin göğsü baştan aşağı yemyeşil ot lekesi
olurdu. Allah affetsin çocukluğumda, birilerinden aldığım bir atım otu,
habersiz yine Maraş"ın maruflarından, Çakmak"ın ağzına sıvar, başını da bir iki
sağa sola sallardım. Başını tutan ot yüzünden Çakmak salya, sümük saatlerce
yüzükoyun yatardı. Kendine gelince de bana küfürler savurup saldırırdı.
Ağızotu bizim mahalli kültürümüzün
bir parçası olmuştur. Deyimlerimizden;"" bir adım otu olmak"" deyimi, bir işten
hemen hevesini alıp, çabucak usanan anlamına gelecek şekilde kullanılır.
Doğruluk derecesi müphem
Adamın biri ot kutusunu, Saraçhane Camiinin tuvaletine düşürmüş. Tekraren ot kutusunu
o pisliğin içinden almış. Çarşıbaşı"ındaki fetvahaneye gelip merhum müftü Hafız
Ali Efendi"ye;"" Bir danışığım var."" Diyerek müracaatta bulunmuş. Hoca Efendi
merhum da adamın ciddi bir şey danışacağını sanarak; "Buyur sor." Der. Adam;""Hoca
Efendi benim ot kutum Saraçhane Camii"nin helâsına düştü. Çıkardım aldım. Acaba
murdar oldu mu? Onu ot kutusu olarak kullanmaya devam edebilir miyim?"" diye
sorar. Bu garip, ilkel soru karşısında nüktedan Merhum; "Oğlum düştüğünde
kapağı açıldı mıydı?" diye sorar. Adam sevinç içinde olumlu cevap alacağını
umarak; "Açılmamıştı Hocam." Der. Böylesine safdil bir adamla muhatap olduğunu anlayan,
Merhum Hoca Efendi; " İyi ki kapağı açılmamış oğlum, açılsaydı Allah korusun
Saraçhane Camimizin helâları murdar, pis olurdu." diyerek nükteli cevabını
verir. Bu kıssa da bile Nasrettin Hoca fıkralarındaki nükte var. Ağızotunun pisliği,
kirliliği, mecaz olarak bundan daha güzel anlatılamaz.
Yazacaklarımdan ot tiryakiliğini,
bağımlılığını sakın savunduğum sanılmasın. İnsan sağlığı ile ilgili olarak,
kesin kes zarlı olduğuna inananlardanım. Hekim arkadaşlarımın ifadesine göre de
sigaradan daha az zararlı. Ot tiryakiliği bir gerçek. Kimileri sigarayı terk
etmek için başlar. Kimileri sigaradan ucuz olduğu için kullanmaktadır. Şu, bu
ne sebep olursa olsun bunun tiryakiliği mazur ve meşru gösterilemez. Ama yasakçı
bir yaklaşımla da bir yerlere varılamaz. En sağlıklı yol; sigara da olduğu gibi
zararları anlatılarak, eğitim yoluyla azaltılması cihetine gidilebilinir. Bunu
kullananlar yalnız Kahramanmaraşlılar da değil
Hac"da, Umre ziyaretlerinde
gördüm. Afganlı Hacı adayları boğazlarına taktıkları torbalarda otu taşıyorlar.
Hatta bir defasında Beytullah"ta tanık oldum. Kâbe-i Muazzama"ya karşı oturan
üç Arap, burunlarının içini otla doldumuştu. Bazıları bunu burun içi mikozasını
uyararak kullanıyor.
Şimdi size anlatacağım şey
daha da ilginç gelebilir. Fransa"da görevli bulunduğum sırada, müdavimi olduğum
Türk Derneğinde Kırşehirli bir Türk işçisi, cebinden çıkardığı kutudan tıpkı bizim
tiryakilerin yaptığı gibi, sigara kâğıdına sardığı tozu aynen bizimkiler gibi
dişlerinin dibine yerleştirdi. Hemen bu adamın Kahramanmaraşlılarla bir
ilişkisinin olacağı çağrışımı aklıma geldi. Adama kullandığı şeyin ne olduğunu
sordum. Bana uzattı, bizim Maraş otu kokusunda tütün mamulü bir madde
Nerden
aldığını sordum. Tütün ve tütün mamülü satan her yerde olduğunu söyledi. Belki on
ayrı markada satılıyor. Dikkat ettim; Fransızlar da kuzey Afrikalı insanlar da
kullanıyor. Gayet şık ambalajlarda hijyenik ortamlarda üretilmişler. Türkiye
dönüşümde ot tiryakisi arkadaşlarıma armağan olarak onlarca paket aldım. Hava
alanlarında bir sorun da yaşamadım.
Bu tiryakilikte beni en çok
endişelendiren diş ve ağız sağlığı açısından ne gibi riskler taşıdığıdır. Hangi
ortamlarda, hangi koşullarda hazırlanıyor? Etkili olsun diye içine neler katılıyor?
Duyumlarımıza göre; içine ağrı kesici uyuşturucu ilaçlar, çamaşır sodası, kireç
tozu daha bilmem neler karılıyor? İnsan sağlığı bu kadar ucuz olamaz. Bu ot
tiryakiliği giderek tüm Türkiye"ye de yayılıyor. Eskilerde yasaktı, denetleyen
kolcular vardı. Yakaladıklarına para cezası keserlerdi. Demek ki ceza kesmek
çare değilmiş. Bu konudaki yasal mevzuatı bilmiyorum. Ancak bir mevzuat
geliştirip resmi kontrollü üretim yapılabilinir mi? Özellikle son yasal düzenlemeyle
kapalı yerlerde sigara içme yasağından sonra ot tiryakilerinde gözle görülür
artış oldu. Tekstil fabrikalarında çalışan işçilerin diyebilirim ki % 80 ot
kullanıyor. Oto garda tanık oluyoruz şehirlerarası çalışan otobüslere sipariş üzerine
koli, koli Maraş otu gönderiliyor.
Bu Maraş otu konusu,
üniversite düzeyinde bir araştırma konusu edilip ciddi bir çalışma
yapılabilinir. Ciddi bir etüt yapılır. En az zararla hangi yolun izlenmesi gerektiği
konusunda bir senteze varılabilinir. Bilimsel olmayan yasaklamalarla bir yere varılamaz.
Eğer bu yasakçı yöntem izlenirse illegal yollarla bu iş uyuşturucu maddeler
gibi olur.