Yüce Yaratıcı, kudret ve
hikmetinin en güzel ve en muazzam tezahürü olan doğayı, tüm canlılar için
vazgeçilmez bir yaşam kaynağı olarak yarattığını gönderdiği mukaddes kitaplar
vasıtasıyla bildirmiştir. Yaratan Varlık, doğayı tüm canlılar için hayat
kaynağı, sevgi ve neşe barınağı yapmıştır. Ormanlarıyla, dağlarıyla,
tepeleriyle, ovalarıyla, yaylalarıyla, tertemiz havasıyla, berrak sularıyla
bizleri büyüten, ruhlarımızda en yüce duyguları canlandıran doğanın, ilâhî
sevginin eseri olduğunu ve ilâhî kaynaktan tecelli ettiğini kutsal kitaplar
bize haber vermiştir. Bunun için doğada mevcut olan her şeye baktığımızda
görürüz ki bunların işleyişlerinde, bir nizam ve intizam içinde hareket
etmelerinde bir uyumsuzluk, bir bozukluk yoktur. Bu da doğanın Yüce Bir
Varlığın kudretinin harika bir eseri olduğunun delilidir.
Bir yaşam garantisi olması nedeniyle bu harika evrenin bir sorumluluk duygusuyla ve şükranla korunmasını ve kullanılmasını Yüce Allah insanoğlundan istemiştir. Bunun için de biz daima yeryüzünü tanrının bize mükemmel bir hediyesi olarak görme durumundayız. Bu bağlamda Yüce Yaratıcı bizden yeryüzünü düzenlememizi, işlememizi, yönetmemizi, ona özenle bakmamızı ve egemen olmamızı istemiştir. Ama her ne suretle olursa olsun çarçur etmemize ve tahrip etmemize izin vermemiştir. Buna karşılık Yüce Allah, dünyanın niçin yaratıldığını araştırmamızı, tabiat kanunlarının inceliklerini keşfetmemizi ve tüm bunların da biz insanların kendi sorumluluğumuzda olduğunu bilmemizi istemiştir. Tanrı bizden yeryüzünü kontrol altına almamızı istemekle birlikte bizim de Âdem ve Havva"ya bir ağaçtan yememelerini Yaratanın emrettiğini hatırlamamız gerektiğini vurgulamıştır. Bu ağaç tanrıya bağlılığımızın ve asla ondan bağımsız yaşamamamız gerektiğinin bir işaretidir. Bu bağlamda insan, dünya semasındaki gezegenleri keşfetme hususunda özgürdür ama onlara zarar vermeye hakkına sahip değildir. Örneğin, ağaçların ve diğer bitkilerin gereksiz yere kesilmesine müsaade edilemez. İnsan, ormanların ya da diğer bitkilerin meyvelerinden ve diğer ürünlerinden faydalanabilir ama onları faydasız şekilde yok etme hakkına sahip değildir. Denizlerden, yeraltı ve yerüstü sulardan yararlanabilir ama onları israf etme ve kirletilme özgürlüğüne asla sahip değildir. Zira yeryüzünde mevcut kaynakları en güzel şekilde kullanmayı, israfa ve aşırılığa düşmemeyi Yüce Yaratıcı bizlerden istemiştir. Kutsal kitapların getirdiği bir ölçü vardır, o da şudur: Başkaları açken gereğinden fazla besin tüketmek yanlıştır. Hayvanların besin kaynağı olarak değerlendirilmesine izin verilmişken onların, eğlence ya da spor amacıyla ve de gereksiz yere öldürmeleri yasaklanmıştır. Tabiatta var olan her şey nasıl bir nizam ve intizam içinde varlığını sürdürüyorsa insanoğlu da aynı şekilde bir disiplin içinde doğaya zara vermeden ondan yararlanmayı bilmelidir. İnsanlık tarihinin en eski devirlerine kadar gittiğimizde görürüz ki, insan ile doğa arasında ilişki hiçbir zaman kopmamış, üstelik doğa ve eşya insana güvence kaynağı olmuş, insanın kendisine olan ilgisi ve yönelmesi nispetinde ona kucak açmış, refah ve mutluluğun da kaynağı olmuştur.
Kutsal kitaplar şu hususun
bilinmesini önemle vurgular: "Yüce Allah"la olan bağlarını doğru ve mutlu bir
ilişki içinde insanların sürdürebilmeleri ancak, tabiatla olan ilişkilerini
düzenli bir şekilde sürdürmeleri ile mümkündür."