Değerli Okurlar, Müslüman
doğuda yetişen en sevimli, en insani bir ahlakçı ve mutasavvıf olarak bilinen
Sadi-i Şirazi"den söz etmek istiyorum bu günki yazımda.
1219-1292 yılların Şiraz"da
doğan ve orada vefat eden
Sadi hep yaşamın içinde kaldı.
Sürekli yaşamı yorumladı. Düşüncelerine kaynak olarak daima yaşamı adlı. O,
bireyleri yalnız olarak değil, geniş bir toplumun üyeleri olarak inceledi. Bu
toplumun içinde hükümdarlar, vezirler, yoksullar, zenginler, dervişler,
askerler, memurlar, sanatkarlar, işçiler, şairler, herkes yerli yerince yerini
aldı.
Sadi"ye göre toplum her türlü
uzuvlarıyla bir bütündür. Mutlu birey ancak dürüst, düzenli ve olgun bir
toplumda yaşayabilir. Toplumun düzenini sağlamak için de her türlü insan ve
kurum ona göre vazifelidir. Bir çoban hükmünde olan devlet yöneticisi yani
hükümdar da kendi halkının hizmetçisidir. Ülkenin yönetimi, barış ve
güvenlğinden o sorumludur. Aynı şekilde ülkenin bütünlüğü tehlikeye düştüğünde
de yine o sorumludur.
Ülke bütünlüğü tehlikeye
düştüğünde, düşman iç ve dıştan ülkeyi sardığında çıkış yolu olarak nasıl bir
yol izlenmesi ve kimlerin akil insan olması hususunda Sadi bakın ne söylüyor:
"Düşmanın yüzüne gülmek, savaş
çıkarmaktan daha iyidir. Düşmanın gücünü kırmak mümkün olmuyorsa, fitnenin
kapısını hediyelerle kapamak gerekir. Eğer düşmanın zarar vermesinden
korkuyorsan tökez yerine yoluna altın dök. Çünkü para keskin dilleri kesmez
eder. Tedbir ve aşağıdan alma yoluyla
cihanı elde edebilirsin. Düşmana dost gibi davran, taki fırsat bulunca işini
bitiresin. Çapulcularla savaşmaktan çekin. Ben damlalardan sel olduğunu çok
gördüm. Düşmanlarını azalt. Düşmanın dost kalması daha iyidir.
Düşmanı dostundan fazla olan kişinin düşmanı
şen, dostu mahzun olur. Senden daha güçlü olan bir ordunun üstüne atılma.
Neştere yumruk vurulmaz. Fil gibi güçlü olsan da barış daima savaştan üstündür.
Düşman barış istediği zaman sen yüzünü döndürme. Fakat savaş isterse ondan da
dizgin çevirme. Savaş kapısını önce düşman kaparsa senin değerin ve heybetin
yüzbin kat artar. Düşmanla savaşmaya yürekli adamları yolla. Arslanlarla
arslanları dövüştür.
Âkil İnsanlar
Barış ve güven meselelerini
görüşmede düşünceleriyle,
tecrübeleriyle, bilgileriyle, yaşlarıyla sözleri dinlenen, otorite
durumunda olan, sevilip sayılan, insanlardan yararlan. Sen kılıç kullanan
gençlerden değil, çok bilen ihtiyarları tercih et. Filleri yıkan, arslanları
tutsak eden gençler, ihtiyar tilkinin hilesini bilmezler. Dünyayı görmüş adam,
feleğin soğunu, sıcağını tattığı için akıllı olur. Asker dışlanmamalıdır. Aksi
halde elini kılıca götürmekten esirger. Eli boş, gönlü kırık bir asker, savaş
meydanlarında erlik gösterebilir mi? Ülkenin kalkınmasını istiyorsan, devlet
işlerini bilginlere ve tecrübelilere havale et. Askerlerin başına savaşlarda
çok bulunmuş olanlardan başkasını geçirme. Zor işleri gençlere verme.
Çünkü yumrukla örs kırılmaz. Halkın gönlünü
almak ve askeri idare etmek oyunca değildir. Tüm bu gerçekleri yaşararsan
sonunda halk ardından koşup gider. Aksi
halde tarihe bahtsız ve lekeli bir hükümdar olarak gömülüp gidersin."