Günümüzde birçok işin magazinleştirilip reklamlarla sunumu yapılarak kamunun dikkati çekilmeye çalışıldığı gibi bir yazının içeriğinden çok başlığının dikkat çekici olması önemli hâle gelmiştir! İstemediğim halde bu yüzden yazının başlığını böyle yazdım, çünkü kelimeler çirkinlik içermektedir ilk başta. Olaylar, toplumlarda yaşanan tehlikeleri haykırıyor olmasına rağmen ne acıdır ki bu sesi ya duyan yok, ya da duyduğuna aldıran yok! Depremin habercisi yerin derinliklerinden gelen uğultu misali toplum garip bir şekilde felaket sesleri vermekte, ancak duyması gerekenler bu çığlıkları duymamakta, ya da bir şey yokmuş gibi davranmakta ısrar etmektedir adeta. Biline ki; sağır gibi davranmak ne tehlikeyi ortadan kaldırıyor, ne de sorumluları sorumluluktan kurtarıyor!
Yıllarca dikkat çekilmeye çalışılan bir toplum faciasına bir tam sayfasını ayıran gazetenin (09.12.2012 HT) konu edindiği "ensest ilişki" yazısı, daha çok, küçük yaşlardaki çocuklar başta olmak üzere, özellikle kadın cinsinin kendi ailesi içinden cinsel tacize uğraması ayıbının toplumda nasıl yaygınlaştığını haber vermektedir. Bunları yazmak biraz utanç verici ve ayıp olacak ama kendimde zorunluluk hissetmeyim. Fısıltı şeklinde konuşulanları güçlendirici deliller ortaya koyarak dikkatleri çeken bu habere göre toplumun içinde bulunduğu acı, bir o kadar da iğrenç durum ayrı bir dert, bu pisliği önleyici etkin yasaların olmayışı ayrı bir dert. Ara sıra basında çıkanlar, fiskos şeklinde toplumda konuşulanlar, kadına şiddet çerçevesinde kısmen telaffuz edilenler, ister istemez insana; "Böyle bir toplumda mı yaşıyoruz?" dedirttirmekte ve ürküntü vermektedir.
Yıllarca din karşıtı söylem ve tutumlarıyla topluma çok büyük haksızlık yapanların ve de hâlâ olumsuzlukları önleyici etkin tedbirleri almayanların, yaşanan bu pislikler karşısında vicdanları rahat mıdır acaba? Dinden uzak kalanların marifetleri (!) ve gelinen nokta işte ortada. Bir sabi çocuğun veya savunmasız bir kadının, kendi ailesi içersinden, en yakınları tarafından taciz ve istismar edilmesi normal bir kişinin dayanabileceği bir acı mıdır? Ne korkunç bir iğrençliktir bu, Allah"ım aklımıza ve insanlığımıza Sen mukayyet ol! Ya bu iğrençliği yaşayan masum ve mazlum o çocuklar ve "namus" demek olan o kadınlar ne haldeler acaba?
Üzerlerine sorumluluk alanların vakit geçirmeden sorumluluklarını yerine getirmeleri kaçınılmaz boyutlara ulaşmıştır o habere göre. Bu pislik işlere çare bulunmadan, yapılan ve yapılacak olan diğer işlerin hiç birinin zerre kadar kıymeti yoktur. Allah, insanlara yani kullarına karşı herkesten daha merhametlidir bir defa. Kimsenin merhamet oyunu oynamasına gerek yoktur. Asıl merhametsizlik, o masum ve mazlum çocukların ve savunmasız kadınların çektikleri acıya, ıstıraba ve maruz kaldıkları haksızlık ve şiddete sağır kalmaktır. Nuh kavmini, Lut kavmini, Ad, Semud kavimlerini yerin dibine geçiren Allah hâşâ merhametsiz midir? O halde, Allah"ın yasakladığı, toplum düzenini altüst eden bu edepsizliği engelleyici bir yaptırım ve caydırıcı ceza olmayacak mıdır? Evrensellik ve demokratikleşme adına idam cezasının kaldırılması, müebbet hapis cezasından kaçınılması hakların genişletilmesi sayılıyor da istismar ve taciz edilen masum ve mazlumların haklarının korunmaması nasıl oluyor da bir haksızlık sayılamıyor?
Şunu herkesin bilmesi gerekir ki Peygamberimizin ifadesiyle; bir yerde bir kötülük görüldüğünde o kötülüğü ortadan kaldırmak, yollarını tıkamak, önleyici gerekli tedbiri almak, buna güç yetirilemediğinde, yapılan kötülüğe sözlü olarak müdahale etmek, ikazlarda bulunmak, hiç değilse imanın en zayıf olan şekli ile kötülere buğzetmek, kötülüğü çirkin görmek bir insanlık görevidir. Bunlar yapılmayacaksa yaşamanın ve yapılanların anlamı ne olacaktır?
Para, makam, mevki, yalancı itibar, kibir, çıkar elde etmek ve çıkar sağlamak gibi gayri ahlâkî işlerin peşine düşüp toplumu ve toplum meselelerini unutmanın toplumsal bir değeri yoktur. Toplumu, lakaytlık, nemelazımcılık, duyarsızlık, ahlâksızlık öldürür ve çökertir. Allah"ın adaletinde, suçu işleyenler gibi sessiz kalanlar da cezayı hak ederler. Zaten, Allah"ın unutulduğu yerde başka işlerden söz etmenin de pek bir değeri yoktur.
Bu çığlığı istisnasız herkes duymak ve ilgisiz kalmamak zorundadır. Sel geldiği zaman ne varsa önüne katıp sürükleyeceğini bir kere daha hatırlamakta fayda vardır, üstelik vakit geç olmadan!