Bir önceki yazımızda Yusuf Akçura"nın 1903 yılında makale olarak yazdığı "Üç Tarz-ı Siyaset" yani Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük görüşlerini sizlerle paylaşmış ve Osmanlıcılık tezini işlemiştik. Bu yazımızda Yusuf Akçura"nın ikinci görüşü olan İslâmcılığı açmaya çalışacağız.
Yusuf Akçura"nın İslâmcılıktan kastı, lider bir Müslüman ülke olan Osmanlı Devletinin önderliğinde bütün Müslüman ülkelerin anlaşması, yardımlaşması, ötekilere karşı birlik olmasıdır, şeklinde özetlenebilir.
Osmanlı Devleti bunu kısmen başarmış bir devlettir. Yaklaşık altı yüzyıl boyunca dünyada süper güç olarak kalmış ve Müslüman ülkelerin pek çoğuna liderliğini kabul ettirmiştir. Avrupa"nın (daha sonra Amerika"nın) ve Rusya"nın yanında Müslüman ülkelerin çıkarlarını kollayan bir denge unsuru olarak tarikteki yerini almış ve bu rolü hakkıyla oynamıştır. Sonraları Batılı devletlerin Müslüman ülkeleri ve Müslüman tebaayı kışkırtması sonucu Osmanlı Devleti parçalanmış ve İslâmcılık siyaseti de kesintiye uğramıştır.
İslâmcılık, Osmanlı Devleti gibi bir süper gücün belki de zaruri olarak uygulaması gereken bir siyasettir. Bir devletin ayakta kalabilmesi için çok üretmesi ve çok satması gerekir. Satmanın en kolay ve rahat yolu kök birliği olan veya din birliği olan ülkelere satmaktır. Yirmi birinci yüzyılda bile medeniyetin beşiği olduğunu iddia eden ülkelere baktığımızda din birliğinin ne kadar önemli olduğunu ibretle görürüz. İşte Avrupa Birliği Din birliğinden başka bir şey olmadığını yıllardır yakından izliyoruz. Avrupa Birliği eğer bir din topluluğu olmasaydı bizi şimdiye kadar on defa birliğe almış olurlardı.
Din birliği işte bu kadar önemli bir unsurdur
Rahmetli Yusuf Akçura"nın makalesinde ortaya attığı İslâmcılık ne kadar uygulanabilir?
İslâmcılık Osmanlılar döneminde zaten uygulanmış bir siyasettir. Osmanlılar bu siyaseti uygulamada gözle görülür bir başarı elde etmişlerdir. Pek çok İslâm ülkesini şemsiyeleri altına almışlardır. Hem de yüzlerce yıl onlara ağabeylik yapmışlar, onları öteki süper güçlere ezdirmemişlerdir.
Bugünkü tabloya baktığımızda daha önceleri rahmetli Özal"ın İslâm ülkelerine yaklaşması ve sonra Tayyip Erdoğan"ın İslâm ülkeleriyle anlaşmalar yapması da İslâmcılık"tır. Büyüyen Türkiye için çok gerekli bir siyasettir. Tayyip Erdoğan İslâmcılığıdır. Erdoğan Hükümetinin uygulamaları Suriye"de, Libya"da, Mısır"da, İran"da ve diğer Müslüman Ülkelerde hissedilir derecede kendini göstermiştir. Ama Batılıların "Arap Baharı" uygulaması Türkiye`nin elini zora sokmuştur. Suriye`de sular durulduğunda bu siyasetin devam edeceği aşikârdır. Türkiye süper güç olduğu sürece bu tür siyasetlerin uygulanması kaçınılmazdır. Burada eksen kayması da yoktur. Belki Türkiye"nin ulaştığı ülkelerde eksen kayması olmaktadır.
İslâmcılık, yani İslâm ülkelerini şemsiye altına alma siyaseti irtica ile ilgili bir siyaset değildir. Bu konuda bu fikre muhaliflerin tereddüdü olmamalıdır.
İslâmcılık nereye kadar uygulanabilir derseniz, Yusuf Akçura"nın makalesine olumlu görüş belirten Ahmet Ferit"in de yazdığı gibi siyasette yüzde yüz başarı olmaz. Başarılar kısmi olur. Açıkçası böyle bir siyasetin uygulanması ülkemize çok şey kazandırır inancındayım.
Avrupa bunu başarmış Biz neden başarmayalım?
Korkacak çekinecek bir şey yok.
Bölgenin süper gücüysek bu liderliği başka İslâm ülkelerine kaptırmamalıyız.
Zor ama faydalı bir siyaset Güç ve sabır istiyor.
Yorum sizin