Sakin, gürültüsüz bir ortamda olmak
herkesin arzusu
En gürültücü insana da ,"" Nasıl bir ortamda olmak istersin?""
diye sorulsa o bile, sakin, gürültüsüz huzur dolu bir köşeyi tercih ettiğini
söyleyecektir. Metropol bir kent olma yolunda hızla yol alan kentimizde artık; sakin,
dinlenmiş bir köşe arar olduk. Kulakları sağır eden; eksoz, korna, davul-zurna sesleri
artık sıradan sesler oldular. Eskilerde: kümesinde horozu olan komşumuzun
horozunun ötüşünü, eşeğinin anırdığını, buzağısının böğürdüğünü duyardık. Şimdilerde
çarşı içinde hoparlörle okunan ezan sesini bile duyamıyoruz. Özellikle gelin
götüren konvoyların, gürültüsü, trafikte yarattığı sıkıntıya oldum olası
antipati duyarım. Bizlerin çocukluğunda gelin alayları olurdu. Seyrine doyamazdık.
Mahallenin soylu Arap atı besleyen sakinlerinden, eyerli atı, seyisiyle
birlikte alınırdı. Al duvaklı gelin bu ata bindirilirdi. Onun peşinde gene çanlarla,
ahıtmalarla süslenen atlarla, protokole göre ailenin yakını bayanlar bindirilirdi.
Ne olur ne olmaz diye de bu atların yanında erkekler yürüyerek gelin alayına
iştirak ederlerdi. Tabii davul- zurna Albayrak başta giderdi. Atlardaki binili
kadınlar kurum, kurum kurulurlardı. Manzaranın seyrine doyum olmazdı.
Bir ananın, bir babanın en
büyük arzusu; oğlunun kızının mürüvvetini görmesidir. Oğlunu damatlık giysiler içinde,
kızını da beyaz gelinlikler içinde görmek ne kadar büyük bir mutluluktur.
Teknolojik ve sosyoekonomik değişimle her şey gibi geleneksel düğünlerimiz de
sona erdi. Ara, ara geleneksel düğünler kısmen yapılmaya çalışılıyorsa da şimdilerde
düğünler düğün salonlarında yapılır oldu. Aman Allah"ım ne israf, ne israf
İnsan ikram olarak sunulan yiyecekten, içecekten utanıyor. Lüks otellerdeki
yemekli düğünle; zaten hanımefendi, beyefendi rejimdeler. Mırın, kırın bir
lokma alınıyor gerisi doğruca çöpe gidiyor. Bazen çok korkular geçiriyorum. Allah"ım,
dünyada şu kadar milyon insan açken, bu nimetleri bize vermişsin, bizler ne yapıyoruz,
diye hayıflandığım zamanlar oluyor. Ramazan umresine gidenler görmüştür.
Harem"in ve Mescid-i Nebevvi"nin dışında kurulan iftar sofralarında Ortadoğu
ülkelerinden gelen yoksullar bir ay boyunca karınlarını doyurmak için geliyorlar.
Altı kaval, üstü Şişhane; alafranga, alaturka düğünler
Sulandırabildiğin kadar
sulandır. Bu konuda kimsenin, kimseye bir sözü olamaz.
Bizleri, çocuklarımızı evlerimizde
uyuyamaz ettiler. Mücavir alan içindeki düğün salonlarımızda yapılan havai
fişek gösterileri dayanılır gibi değil. Yılda bir, iki olsa katlanılır. Her hafta
iki düğün varsa mutlaka da iki havai fişek gösterisi oluyor. Evlerimizin
camlarını titreten patlamalar. Korku ve panikle sedir arkalarına saklanan çocuklarımız
Neymiş efendim, Emniyet Müdürlüğünden izin alınmışmış. Lütfen bir hafta sonunda
bir emniyet görevlisi personel, çocuklarıyla konuğum olsun, o patlamalar
sırasında çocuklarının tepkisini ölçsün. Beyefendinin ekonomik durumuna göre,
bu patlamalar bazen 15 dakika bazen de 45 dakika sürüyor. Bu anlamsız,
geleneklerimizde olmayan gösteriye izin verilmesin. Kapıyı, bacayı sürmeleyip saklanan
torunum,""Dede bitti mi, dede bitti mi?"" diyerek saklandığı yerden ayrılmıyor.
Her gün bir şehit haberiyle içimiz kan ağlıyor. Sanki kimsenin umurunda değil.
Sanki onların şahadetlerine şenlik yapıyoruz. Birileri buna dur desin. Yoksa
ferasetimiz mi bağlandı?
Sözüm ona, düğün dernek etkinliklerine
Emniyetçe izinler saat 23.00 kadar. Kim dinler? Saat 24 00 oluyor, hala
hoparlörlerden desibeli çok yüksek tınlamada, oyun havaları, şarkılarla
türkülerle düğün devan ediyor. Çevrede uyuyan çocuk mu var, cenaze mi var,
hasta mı var kim tınlar
Vur patlasın, çal oynasın. Sanki bu olumsuzluklar yarın
kendisi için olmayacak mı?
Bu tespitlerime bakalım ilgililer
ne ölçüde duyarlılık gösterecekler. Onu da göreceğiz. Her kesin doğrusu sen misin?
Eski köye yeni adet mi getiriyorsun? Alan razı, satan razı, dişini sık otur,
oturduğun yerde