Menzil"den Nemrut`a

Temmuz sıcağı vuruyor. Günlerin ötesinde Allah"ın en kutsal aylarından biri: Ramazan. Onu bir nimet, ikram ve yaratıcının lütfu olarak düşünüyorum. Ve yüce Resul şöyle buyuruyor: "Ramazan ümmetimin ayıdır. Recep benim, Şaban ise Allah"ındır." Tabii bu kutsal günlerdeki esrar kerem ham softa kaba yobazın ya da Molla Kasım tipler için açlık, temmuzun ortasında sıcaklık, meşakkat, keder anlamına geliyor.

Bir geziye çıkıyoruz. Maraş, yaz sıcaklığının altında Gündeşli Ovası ile Ahır Dağları"nın arasında, gerimizde öylece kalıyor. Eriyor şehir, buğu buğu duman duman…

Bunu kuru bir gezi, bir yerleri görme olarak değerlendirmek, isimlendirmek de pek istemiyorum. Şeyh"in dergâhını ziyaret, teveccühüne mazhar olmak, tebessümünden, o öteleri kuşanmış nazarından nasibimizde neler varsa onları toplamak için yollara koyuluyoruz. Yollar bizi bekliyor. Formül ne kadar kolay: Narlı"dan basıp Pazarcık"tan zaman kaybını çalarak Gölbaşı"ndan öte Menzil"desin… Ama bu kadar basit değil.

Daha önceleri böyle bir seyahate çıkan sevgili dostumuz, arkadaşımız Ertuğrul"un oralarla ilgili anlattıkları, tarikatın adap ve ritüelleri ilgimizi çekiyor. Ve tüm biten cümlelerinden sonra vuslat gerçekleştiğinde "Göreceksiniz." diyor, gözlerinde derin bir anlam.

Tarikat yol demektir. Ehli tarik de yol ehli, yola çıkan kişi, yoldakiler. Bir amaç, ışık, emel için birbirine kenetlenmiş elleriyle yola koyulanlar…

Şah-ı Nakşibendî Türkistan topraklarının, Semerkand"ın piri. Silsile buralara kadar, Şeyh Muhammed Raşit Hüseynî Hazretleri"ne kadar, Gavs-ı Sanî Hazretleri"ne kadar devam ediyor.

Arabamız sıcak güneşin altından ovalar boyu ilerliyor. "Sendin gelen dün gece ya Hazreti Muhammed." ilahisi okunuyor kasette. Zaman ve yollar şiirlerle, ilahilerle dolduruluyor. Tok bir ses Serdar Tuncer"in "Kurbanım" şiirini okuyor.

Yar adıyla başlayayım sözüme

Gülsüz bağda bülbül ötmez kurbanım

Sözü önce söyleyeyim özüme

Yoksa kalpten kalbe gitmez kurbanım

 

Sen senin olmazsan tüm dertler biter

Varını yoğunu mürşidine ver

Ustanın elinde kütük ol yeter

Teslim olan zarar etmez kurbanım

 

Güvenme kendine ben oldum diye

Pişenler hamım der, bir düşün niye

Tövbe lazım ettiğimiz tövbeye

Bir tövbeyle bu iş bitmez kurbanım

…………………………………….

Bu toplumun manevi dinamiklere her zaman ihtiyacı olmuştur. Veliden kullar, evliyaullahtan kişiler insanların rehberi, yol aydınlatıcı fişeği daima olmuştur ve olmaya da devam etmelidir. Hacı Bektaş-ı Velî, Tabduk Emre, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretler, Mahmut Ustaosmanoğulları, Hacı Bayram-ı Velî, Bediüzzaman, Alvarlı Efeler, Muhammed Raşit Hazretleri ve bizim merakla heyecanla, büyük bir tecessüsle görebilmek için yollara vurduğumuz Gavs-ı Sanî Hazretleri…

Arabamız yolar boyu ilerliyor. Doğal klima diyerek açtığımız camdan temmuzun harareti, sıcak rüzgârlar yüzümüze çarpıyor. Bu ziyareti ramazan öncesi gerçekleştirdiğimiz için kendimizi bir defa daha böyle bir karardan dolayı aferin iltifatına boğuyoruz. Aferinler, aferinler… Ama arkadaşlar arasında küçük şakalaşmalar olurken, espriler karşılıklı gürlerken, geçtiğimiz köprülerin altındaki ırmaklar, dereler benim aklımın bir yerlerinde geziniyor. Bir durulmalıdır, bir dereye girme molası verilmelidir. Ama kaptan, Münir kardeşim gaz pedalını topukladıkça topukluyor.

Menzil Köyü, yolun soluna düşüyor. Kuru tepeler, yol boyu uzanan kavak ağaçları. Maraş"tan çıkış saatimiz tam ayarlanmıştı, 8:30 ve öğle namazını Menzil"de Şeyh"in dergahında ve arkasında kılacaktık. Planımızda bir aksama ve terslik olmadı. Müezzin ezanın "Hayyalel felah" kısmını okuyordu aracın kilidini kaptanımız kapatırken.

Şehrin girişinde "Hayırla Geldiniz" daveti karşılıyor bizi. Her dükkanın camında "Hizmet, Semerkand, Kurban" gibi ifadeler yazıyor.

Sıcaklık, bir çöl sıcaklığına dönüşüyor. Soluğumuzu bir şadırvanın şırıltılarla akan suyunun serinliğinde alıyoruz.

Cami… Bir duvardan diğerine gerilmiş geniş bir kubbe. Kâbe den ve Ravza"dan resimler işlenmiş. Sabırlı, heyecanlı ve aşkla yoğrulmuş bir cemaat. Sofiler iki sıra oluşturmuş, aralarında geniş bir koridor açmışlar, şeyhlerini bekliyorlar. Sabrım taşıyor, heyecanım artıyor, Şeyh Efendi"yi, Gavs-ı Sani"yi büyük bir merakla bekliyorum. En kenarda, üzerine atlayıp, eteklerinden tutacakmış şekilde duruyorum. Birkaç insan önde, nurani bakışlı, kumral sakalları ne uzun ne kısa, orta uzunlukta bir efendi hazretleri… Sol elinde bir tutam gül tutuyor. Gönüller fethediyor. Peygamberimiz Hazreti Muhammed"in sembolü, simgesi gülü elinde tutuyor. Kalabalığı nazar ediyor, onlara selam ediyor. Benim için en çarpıcı, en etkileyici ve en heyecan verici tablo bu oluyor: Şeyh Hazretleri"nin bir tutam gül ile cemaatini selamlaması…

 

 

 

Sonra bir öğle namazı. Şeyh Hazretleri"nin uzaktan ve derinden gelen "Allahuekber" sesleri. Namazı ağır ağır, içten içe kıldırmaya çalışan bir hal. Tövbeler, istiğfarlar, nedametler. Geriye döndürülemeyen günler için duyulan iç incinmeleri. Şeyh Efendi"nin bunları dinlemesi, bunlara şahadet etmesi, tebessüm ve içten bakışlarıyla pişmanlıklarımıza sabır ve içten içe üzülün der hali…

Öğle ve ikindi arası şehirde küçük turlar atıyoruz. Şeyh Efendi"nin aile kabristanını ziyaret edip onlara dualar sunuyoruz. Hizmet Restoranda sevgili ve cömert Kerem"in ikramı öğle yemeğiyle açlığımızı susturuyoruz. Delici bir ruh hali, dudaklarımızda doymuş olmanın ince bir tebessümü.

İkindi namazı arkasından cemaat Şeyhi"nin etrafında Hatme"ye kalıyor. Hatme, içten duadır. Uzman, tecrübeli arkadaşlarımız Ertuğrul ve Kerem Hatme"ye katılıyorlar. Biz acemiler Oğuzhan, Münir ve ben dışarıya, çorba içmeye davet ediliyoruz. İkram edilen çorbaya kaşık sallıyoruz. Birkaç Menzil hatırası alıyoruz. Arkadaşlarımızın ibadeti sonunda şehirden temizlenmiş, hafif bir ruh haliyle ayrılıyoruz. Menzil, Menzil"de kalıyor. Biz Maraş"ın yollarına çıkıyoruz.

Şehirden onlarca kilometre uzaklaştıktan sonra bir tabela dikkatimizi çekiyor. Üzeyir Peygamber"in kabrinin olduğu yeri gösteren bir tabela ve üzerinde mesafenin on kilometre olduğu yazıyor. Niyetimizi ve yönümüzü oraya çeviriyoruz. Akşama yaklaşıyor zaman. Üzeyir Peygamber"in kabrini ziyaret edip ona dualar gönderiyoruz. O mezar, bir kenarda, unutulmuş gibi duruyor. Türbedarı, temizlikçisi işini çok iyi yapıyor ama dağ başında yalnızlığa bırakılmış bir ibadethane ve yanı başında bir peygamber türbesi…

Sonraki hedefimiz Nemrut Dağı. Ören alanı, milli park, harabeler, yıkıntı, taş oyma heykel kalıntıları, şahin başı, yığma bir tepe… Altında Komagene Kıralı Nemrut"un hazinelerinin saklı olduğu odalar. Rivayet, rivayetler…

Sofiler durmuyor. Niye gitmeyelim, bir daha gelemeyiz, zaten on beş kilometre kalmış, söylentileri. Ve arabamızın burnunu Nemrut Dağı"na çeviriyoruz. Düz ovadan zirveye bir kilometre mesafe kalan yere kadar taş döşenmiş. Tanrılar"ın Arabaları"nın yolları. Gazlıyor kaptan. Aracımız yokuşlarda zorlanıyor. Bilet noktasında ödemelerimizi yaparken arkadaki ziyaretçi "Çabuk olun güneşin batmasına yetişelim." diye bağırıyor. Bu uyarı bizi adeta ateşliyor. Gaz pedalına sonuna kadar basıyor Münir. Araç inliyor. Biz o şahikada güneşin doğuşunun muhteşem olduğunu biliyorduk, demek batışı da o kadar seyirlikmiş diye dağa doğru seğirtiyoruz. Yetişiyoruz da.

Bir kilometrelik yürüme mesafesi bizi biraz zorluyor. Oğuzhan ve Ertuğrul en önce zirveye çıkıyorlar. Sonra ben ve daha sonra tüm zorlanmalar, ciğer sirkülasyonlarına rağmen Kerem doruk noktaya, kalıntıların olduğu yere ulaşıyoruz. Tabii, sevgili Münir en arkada kalıyor. Harabeye çıkamıyor. Güneşin batan haline şahit oluyor belki ama heykellerden, kalıntılardan, harabelerden bir izleme zevki alamıyor.

Nemrut, yüksek ve heybetli bir dağ. İklim o yükseklerde birden değişiyor ve serinliyor. Bizim yaylaları, Berit Dağları"nı andıran bir havayla karşılaşıyoruz.

Sevgili Kerem ile yontma taştan yapılan heykellere dokunarak resimler çekiliyor ve o anı ölümsüzleştirmeye çalışıyoruz. Dağlar bizi sonsuzluğa kadar kollarına alıyor.

Menzil den Nemrut"a ışığı, ateşi ve gündüzü, aydınlığı, imanı taşıyoruz… 20.07.2012

 

 

 


NUHAN NEBİ ÇAM

15.08.2012 00:00:00


Kasım’da Dermankart’lı Ailelere 23 Milyonu Aşan Destek Ödemesi Yapıldı

KSÜ Kampüs Kablosuz Ağ Altyapısı Genişletildi

Goalball’da Gümüş Zafer

Ampute Futbol Türkiye Kupası Finali Kahramanmaraş’ta!

Göreve atanmasının 113. gününde, 113 partiliyle birlikte Ankara’ya ziyaret

Kahramanmaraş’ın talepleri tek tek Ankara gündeminde

TYB Kahramanmaraş Şubesi tarafından “Batılılaşma İhaneti’ni Yeniden Okumak” Programı Düzenledi

Kahramanmaraş’ın ilk elektrikli otobüslerinin sevkiyatı başladı

İş İnsanı Mesut Şahinkanat’a Anlamlı Plaket

Büyükşehir, Melek’in En Büyük Hayalini Gerçekleştirdi

Milli Savunma Bakanlığı, Onikişubat Belediyesi’nin dünyanın en büyük Türk Bayrağı’nı uzaydan görüntüledi

Onikişubat Belediyesi’nin Kahramanlık Türküleriyle Cumhuriyet Konseri’ne yoğun ilgi

Cumhuriyet Yürüyüşü’nde Kahramanmaraş Tek Yürek Oldu

Gül’den 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı

Cumhuriyetin 102. Yılına Özel Konser KSÜ’de Gerçekleştirildi

Güreşin Kalbi Kahramanmaraş’ta Attı

TGGF Başkan Vekili Şahin Hopur’dan Milli Takıma Moral Ziyareti