Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam?ı ilk tebliğ etmeye başladığı andan itibaren bu dine girenleri hangi ırk, kabile ve ülkeden olursa olsun eşit kabul etmiş ve kabile kardeşliğinin yerine İslam kardeşliğini getirmiştir. O bir yandan insanlara Allah?ın varlığını ve birliğini anlatırken, diğer yandan bu inanç etrafında toplananları din kardeşliğinde birleştirip kaynaştırıyordu. Bu sistemde Habeşistanlı bir köle ile Kureyşli bir asilzade arasında fark kalmıyordu.
İslam tarihinin en eski kaynakları, Hz. Peygamber (s.a.s)?in birisi hicretten önce Mekke?de, diğeri de hicretten sonra Medine?de müslümanları iki defa özel olarak kardeşleştirdiğini kaydederler. Mekke?deki kardeşleştirmede (Muâhâtta) son derece anlamlı bir husus dikkati çekmektedir. Bu, Kureyş? e mensup bazı Müslümanların, azatlı kölelerle kardeş ilan edilmesidir. Bu kardeşleştirme (muâhât) hadisesini Müslümanlar kısa sürede özümsediler.
Mekke?den Medine?ye hicret eden Muhacirler birbirleriyle kenetlenmiş ve kardeşlik bilincine sahip olmuş kimselerdir. Medine?deki, İslam?dan önce aynı babadan türemiş oldukları halde yıllarca birbirleriyle savaşmış ve aralarındaki geçimsizlik Hz. Peygamber?in (s.a.v) Medine?ye hicretine kadar devam etmiş ve birinci Akabe Bey?atında bu düşmanlığın vahim boyutlarını Hz. Peygamberden nasıl medet umduklarını: ?Milletimiz iç savaşlar sebebiyle çok kötü bir durumdadır. Cenab-ı hak sizin sayenizde milletimizi savaştan darmadağınıklıktan belki kurtarır ve onları birleştirir.? (İbn-i Hişam ) sözleriyle dile getiren Evs ve Hazreç kabileleri de birbirlerini tüketecekleri bir sırada Allah?ın hidayetiyle İslam sayesinde kurtulup kardeş oldular ve kardeş topluluklar haline gelip birbirleriyle kenetleştiler. İslam?ın birleştirici şemsiyesi altında ?Ensar? adıyla İslam toplumunun şerefli bir kesimini oluşturdular.(Al-i İmran-103)
Şimdi sıra Muhacirlerle Ensarı kardeşleştirmeye gelmişti. Hz. Peygamber (s.a.v.) Enes İbn Malik?in evinde (bir rivayete göre Mescid-i Nebevi?de) hicretin birinci yılının ortalarında onları topladı ve: ?Allah yolunda ikişer ikişer kardeş olunuz.? Buyurarak onları kardeşleştirdi. Ve bu sistemin yüklemiş olduğu sorumlulukları taraflara açıkladı. Hatta Ensar?dan biriyle kardeşleştirilmeyen hiçbir Muhacir kalmadı. (Belâzuri, İbn-i Hişâm, Buhâri)
Hz. Peygamber (s.a.v.)?in eşsiz bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneği olan kardeşleştirme (muâhât)?yi gerçekleştirmesinin gayesi, iş-güç ve servet sahip oldukları Mekke?de her şeylerini bırakan ve dinleri uğruna doğup büyüdükleri yeri terk eden Muhacirleri maddi ve manevi olarak desteklemek, mâli sıkıntılarını bir ölçüde de olsa hafifletmeye çalışmak ve özyurtlarından ayrılmış olmanın vermiş olduğu garipliği ve mahzunluğu gidermekti. Böyle bir faaliyet aynı zamanda Muhacirlerle Ensarı birbirine ısındırma, yekvucud olarak kenetlenmelerini sağlama, bilgi ve tecrübelerini birleştirme, ortaklaşa iş yapma ve üretme anlayışını kazandırma amacına yönelikti. Bu şekilde aralarında doğrudan doğruya bir denkleşme yapılmış oluyordu. Ensar ziraat ve hayvancılık, Muhâcirler de ticaret ehli idiler. Ensar ve Muhacirlerin birbirlerine olan fedakârlık ve kadirşinaslıkları tarih boyunca anıla gelmiş ve kıyamete kadar da eşsiz bir kardeşlik numunesi olarak anılacaktır.
Medineli Ensar?ın fedakârlıkları ölçüsünde Mekkeli Muhacirler de pek iyilikbilir ve kadirşinas çıktılar. Onları, bu kardeşlik yoluyla kazandıkları bütün mal ve mülkleri kardeşlerine verirlerken görmekteyiz. Ne zaman böyle bir teslimat imkanı bulsalar, kendilerine yapılan bu iyilikleri bir şeref ve namus ödüncü olarak karşıladıklarını ifade etmişlerdir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)?in tesis ettiği bu kardeşlik, Ensar ve Muhacirlerin maddi imkânlarıyla birlikte zamanı bile eşit kullanmalarını temin etmiş, bir gün Resulullah?ı kardeşlerden biri dinlerken, bir başka gün diğer kardeşi Resulullah?ı dinleyerek olup bitenlerden birbirlerini haberdar etmişlerdir. (Buhari )
Bu da bize tenkid ediyor ki, kardeşliğin esası ve asıl sebebi sadece İslam bağıdır. Ancak o bağ hicretten sonra, hicretin getirdiği şartlar sebebiyle ve Ensar ile Muhacirler bir yurtta toplandıkları için yenilenmeye ve pekiştirilmeye ihtiyaç duydu. O da gerçekte inanç birliği ve İslam toplayıcılığı esasına dayanan kardeşliğin dışında başka bir şey değildir. Ancak o, pratik yoldan bir uygulama ile pekiştirilmiştir.
Bu kardeşlik tesisi ile Medine?de kurulması planlanan sosyal ve siyasî birlik önce Ensar ve Muhacirler arasında sağlanmış, sonra da verdiği iyi örneklerle Medine?deki diğer toplulukların aynı çatı altında toplanmasına imkân hazırlanmıştır.