Bugün kaç kişi ile konuştuysam istisnasız hepsi haksızlıktan şikâyet etti ne var ki hiçbiri de bunun dillendirilmesinden yana değildi hatta bana karşı bile bir yerde isimlerinin ifşa edilmesinden tedirginlerdi. Görülen bu durumun içerisinde, gördüklerinden rahatsızlardı ancak anlatamıyorlardı çünkü güvendikleri kişilere bile güvendikleri halde mesafelilerdi! Haklılardı çünkü gördükleri ve yaşadıkları onları buna mecbur bırakıyordu.
İşin en kötü tarafı, bunları bilmesi gerekenler bilmiyor, görmesi gerekenler görmüyorlardı ya da böyle davranmak işlerine geliyordu veya dışarıdan da olsa sistem böyle kurgulanmıştı.
Haklı olarak; "Peki, bu durumda ne yapılabilir?" diye soranlar olacaktır. Şu anda Dünyanın en zor sorusu da budur çünkü böyle bir durumun olduğunu kabul etmeyen, her şeyin güllük, her yerin gülistanlık olduğuna inanan çok kişi vardır.
Bu durumda en etkin ve ilk başta yapılacak iş ahlâklı, dürüst, ilkelerine bağlı kişilerin önce, şer işlerin kendilerine bulaşmasından kendilerini korumaya almaları ve şer işlerle iç içe girmiş olanlardan uzak durmaları dolayısıyla bu kişileri açığa çıkarmaları hem kendilerinin hem de toplumun yararına olacaktır. Kötüleri ve kötülükleri tecrit etmek her zaman özellikle de böyle zamanlarda en etken işlemlerden biridir. Ahlâkî buhran yaşayanların da yapacakları iş; bütün şer davranışlardan kendilerini arındırarak iyiliğe yönelik gelişime katkıda bulunmaları olmalıdır ki, böyle bir davranış başta kendilerini kurtaracaktır.
Eğer bunlar yapılmazsa, herkes bilmelidir ki; tarihte yaptıklarıyla malamat olmuş toplum örnekleri çoktur, şu da bilinmelidir ki; Allah'ın cezası toplu olarak gelir, iyiler-kötüler ayrımı yapılmadan toplum cezaya çarptırılır, Allah, hükmünü verirken kimseye soracak da değildir,inşallah böyle olmaz. Allah imkân verir ama imkân verilenler o imkânı değerlendirmezlerse, Allah o imkânı bazen cezalandırarak geri alır yani bedel ödetir.