Tarih: 13.10.2015 09:11

Cami ve Cemaat

Facebook Twitter Linked-in

Cami ve cemaat kelimelerinin her ikisinin de özellerinde taşıdıkları anlamlar, günümüz insanlarının düşüncelerinde ve hayatlarında epeyce kayba uğramış olmasına rağmen Müslümanlara, kendilerinin özel bir toplum olduğunu unutturmayan ve hâlâ özündeki anlamını kaybetmeyen iki varlıktır.

Bilenen ve kelime anlamları bir tarafa cami, esas itibarıyla Allah'ın mülkü olan yeryüzünde, adına yapılarak Allah'a takdim edilen ve yine O'nun adına insanların hizmetine sunulan mekânlardır. Peki, camilerin ruhunda barınan bu anlam, cami ile irtibatı hangi dereceden olursa olsun, günümüz Müslümanlarının düşüncelerinde korunmakta mıdır? Biliyorum, zor bir soru ve benim, işin bu tarafını sorgulama hakkım da yetkim de yoktur. Ancak zahire (görünüşe) bakarak, gördüklerimiz içerisinden doğru olanları takdir, yanlış olarak gördüklerimizi ise sadece düzelmesi arzusuyla söylemek, hakkımız ve sorumluluğumuzdur, çünkü değerlerimiz ortaktır ve de değerlerin korunması bütün Müslümanlar üzerinde bir emanettir.

Belirli zamanlarda da olsa, esas itibarıyla sayısız yürekleri tek yürek hâline getirmek için Allah adına inşa edilmiş olan camilerin, sahip oldukları misyon ve mana, kendi ruhunda korunmakla beraber, bugün itibarıyla dış görünüşte bu anlamından oldukça uzaklarda değerlendirilmekte ve görülmektedir. Bu durumda şunu görmek gerekir ki, birçok durumda söz konusu olduğu gibi camilerin ruhu da bir emanet olarak hakkıyla korunamamaktadır.

İçinde bulunduğumuz haftanın "Camiler Haftası" olarak adlandırılmış olmasına bağlı olarak, camilerin esas ve özünde bulunan mananın, iyi kavranıp sahiplenilmesi, içinden geçtiğimiz şu sıkıntılı günlerde bu topluma şifa olacaktır.

Cami ve cemaat kavramları üzerinden yürütülen yanlış algılamanın başladığı andan itibaren, bir taraftan heybetimizi, diğer taraftan da birliğimizi, buna bağlı olarak da dirliğimizi kaybettik. Yanlış algı sahiplerinin, bu algıyı yayanların ve yürütenlerin, bilmeden de olsa işledikleri hataları ve cemaat durumunda olan, kentin bütün Müslümanlarının sorumsuzlukları ve umursamazlıkları yüzünden, adeta çağırıp durduğumuz felaketlerin, hepimize birden dokunmasından endişe duyuyorum.

Gelinen son duruma bakıldığında, birçok hatalı davranışlardan ve yanlış değerlendirmelerden dolayı Müslümanların tek yürek olamadıkları gibi aralarına mesafeler koymaktan da çekinmedikleri görülmektedir. Kabahat sayılacak bu hatalı davranışlardan vazgeçmek ve uzak durmak yerine, bazıları tarafından bu algının yayılmasına ve yaygınlık kazandırılmasına devam ediliyor olması, bazılarının da bu olumsuzluğa karşı lakayt kalması, tek yürek olmamıza mani olmaktadır.

Cami ve cemaat kavramları, lakaytlığı kabul etmeyeceği gibi özünde barındırdığı mananın dışındaki algıları da kabul etmeyecektir, nitekim etmemektedir de.

İlk geleninden son gelenine, önde duranından en arkada duranına kadar cami kapısından içeri adımını atan herkes, Allah'ın hoşnut olmayacağı düşünce ve davranışlarından kendisini arındırmak ve bugüne kadar yaptıkları yanlışlıklardan tevbe etmek zorundadır. Yoksa her gün "Camiler Haftası" kutlansa bir anlam ifade etmeyecektir.

Allah adına inşa edilmiş bir mekânda, Allah'ın hoşnut olmayacağı tutum ve davranışlar içerisinde olmak, parça parça gruplar oluşturmak küstahlıktır. Herkes bilmeli ki böyle bir yetki ve tasnife Allah'ın rızası, kendilerinin de yetkisi yoktur.

Müslümanlar, yüreklerini parçalamaya ve medeniyetlerini yıkıp viran etmeye ilk buralardan yani ayrı ayrı saflar edinmekten başlamışlardır.

Koca bir yürek olmanın yolu, camilerin ve cemaatin asıl fonksiyonunu kazanmasına bağlıdır. Camileri, sadece Allah'ın dininin anlatıldığı mekânlar olmaktan çıkarmak cinayettir.

Ne olur camiler cami olarak, cemaat de cemaat olarak kalsın ve yoluna öylece devam etsin.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —