1982 model darbe ürünü,
çağdışı kılık ve kıyafet yönetmeliğini protesto etmek için toplanmış
bulunuyoruz şeklinde konuşan Alagöz sözlerine şu şekilde devam etti: ''657
sayılı Devlet Memurları Kanunu ek madde 19'da "Devlet memurları, kanun, tüzük
ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak
mecburiyetindedirler" hükmünden hareketle hazırlanmış olan Kamu Kurum ve
Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik'teki akla
zarar kurallar durmakta, devlet memurlarına adeta üniformalı asker muamelesi
yapılmaktadır.''
Adnan Alagöz: ''Ense
tıraşı, sakal, favori, bıyık, tırnak uzunluğu ile ilgilenen, çalışanların kot
ve benzeri pantolon giyemeyeceği hükmünü içeren, inancı gereği başını örtme
ihtiyacı duyan ve tercihinden dolayı saygı duyulması gereken kadın çalışanlara
başörtüsü yasağı getiren darbe döneminin ürünü, çağdışı yönetmeliği
tanımadığımızı haykırmak istiyoruz şeklinde konuştu.
Öğrencilerin kılık ve kıyafet
yönetmeliği değişmiş, tek tipçilikten vazgeçilmiş, İmam Hatip okullarında bütün
derslerde, diğer okullarda sadece Kur'an-ı Kerim dersinde başörtüsü serbestisi
içerecek şekilde serbest kıyafet hakkı tanındı şeklinde konuşan Alagöz,
Öğretmen adaylarına staj dönemlerinde serbest kıyafetle okula gitme hakları
iade edilmişken, eğitim çalışanlarının saçıyla, bıyığıyla, ense tıraşıyla,
favorisiyle, pantolonunun kumaşıyla ilgilenilmesini kesinlikle doğru
bulmadıklarını söyledi.
Ülkemizde 1930 yılında seçme,
1934 yılında seçilme hakkı verilen kadınların 2013 yılında hala ne
giyeceklerine karar verme hakları olmadığını söyleyen Adnan Alagöz şu şekilde
devam etti: '' Şiddetle mücadele konusunda kampanyalar başlatan devlet, ne
yazık ki en büyük şiddeti, başörtüsü yasağıyla kadınlara kendisi
uygulamaktadır. Başarıyı, gelişmeyi ve değişimi zihinsel bir süreç olmaktan
ziyade dış görünüşe endeksleyen bu çarpık bakış açısının tedavülden kalkma
zamanı gelmiş ve geçmektedir.''
Darbe dönemlerinin dayatması
olan kamu çalışanlarına kılık ve kıyafet zorunluluğunun insan tabiatına aykırı
olduğuna vurgu yapan Alagöz kılık-kıyafet yönetmenliği hakkında şunları söyledi: ''Yönetmelik, "Bıyık tabiî
olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst
dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır,
kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri sü¬veterler giyilmez. Hizmet
gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir" demektedir.
Yönetmeliğin resmettiği hükümler, anlamsızlığı dolayısıyla şu an zaten
çoğunlukla uygulanmamaktadır.
Kadınlara, "Ayakkabılar ve
çizmeler sade, normal topuklu, boyalı, görev mahallinde baş daima açık, saçlar
düzgün taranmış veya toplanmış, tırnaklar normal kesilmiş olur" şeklinde
getirilen yaptırımların da pratikte hiçbir değeri yoktur. Toplumu eğiten,
çocuklarımızı geleceğe hazırlayan öğretmenlerin ne giyeceğine ve nasıl
giyineceğine dair sınırlar çizen ama başörtüsü yasağı hariç bütün sınırları
geçersiz olan bu yönetmelik bir an önce değiştirilmelidir.''
Devletin insanları tanımlamaya
çalışmasından vazgeçmesi gerekir şeklinde konuşan Alagöz şunları söyledi:
''Devlet, vatandaşıyla, halkın inançlarıyla kavga etmeyi artık bir kenara
bırakmalıdır. İnsanlarını tanımlamayı değil, tanımayı seçmelidir. Olağanüstü
dönemlerin oluşturduğu psikolojik baskılardan ve bıraktığı tortulardan bir an
önce kurtulmak istiyoruz.
Darbe dönemindeymişiz gibi
ilkel başörtüsü yasağı yönetmeliklerden hala tamamen kazınmamıştır. Halk, nasıl
giyinileceğini, saçların nasıl taranacağını, başın örtülü mü açık mı
olunacağını belirlesinler diye hiçbir zaman otoriteye yetki vermemiştir. Kimse
kendisine verilmeyen yetkiyi kullanmaya kalkmasın. Halk, despotlaşan
yönetimlerin insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan yaptırımlarını ortadan
kaldırsın diye demokratik hakkını kullanmış ve mevcut iktidarı iş başına
getirmiştir. İktidar kendisinden beklenileni yerine getirmeli ve yasakları
meşrulaştıracak adımlar yerine halkı özgürleştirecek adımlar atmalıdır.''
Biz eğitim çalışanları olarak,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair
Yönetmelik'in acilen değiştirilmesini istediklerini dile getiren Alagöz
sözlerine şu şekilde devam etti:
''kamuda çalışan kadınlara başı açık olacak şeklinde dayatma
yapılmamasını, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesine (CEDAW) aykırı olan başörtüsü yasağının tamamen
kaldırılmasını, çalışanlar olarak ne giydiğimizle değil, ne ürettiğimizle
ilgilenilmesini istiyoruz.''
Eğitim-Bir-Sen olarak, darbe dönemlerinin dayatmalarına uymayacağımızı buradan ilan ediyoruz diyen Alagöz: ''İnsan onurunu ve tercihlerini hiçe sayan yaptırımlar zorla yasal çerçeveye oturtulmuş olabilir ama bu yaptırımları asla meşru görmüyoruz. TBMM önünde kılık ve kıyafet yönetmeliğine dair Memur-Sen Konfederasyonu olarak başlattığımız itirazı, Eğitim-Bir-Sen olarak 81 ilde "Kılık-Kıyafet Özgürlüğü ve Başörtüsü Yasağına Hayır" çıkışımızla devam ettirdik. Bugün ise, Eğitim-Bir-Sen olarak bir adım daha atarak, sivil itaatsizlik gösteriyor, hükümete, darbe döneminin izlerini silmesi çağrımızı yineliyoruz. Özgürlük taleplerimiz karşılanmalı, ne giyip ne giymeyeceğimizi bilecek yetişkinler olduğumuz kabul edilmeli ve bu talebimize kulak verilmelidir. Şimdi yönetmeliği yok sayıyor, okullarımıza serbest kıyafetle giriyoruz.''şeklinde konuştu.
(M.Serhat TOPALCA)