Ortadoğu"da savaşın hız kesmeden sürdüğünü hepimiz biliyoruz. Görünen o ki, haklıların saldırganlar karşısında haklarını elde etmesi ufukta görünmüyor. Bu savaşın uzaması, Ortadoğu ülkelerinin değil, petrol sömürüsünü sürdürmek isteyen ve iki tarafa da silah satan emperyalistlerin yararınadır.
Bu emperyalist
savaşların yanı sıra toplumun her kesimini saran PKK terörü de yine
emperyalistlerin destekleriyle ülkemizi kana bulamaya başlamışlardır. Kısa
zamanda askerlerimizi, polislerimizi şehit eden bu zalim teröristlerdir. Tüm
halkımız bu acıyı yaşarken toplumsal ahengin bozulmasına, toplumların
kutuplaşmasına, şiddet içerikli saldırılara, insan güvenliğini tehlikeye atan
her tür gelişmeye yol açan olaylara da şahit oluyoruz ne yazık ki.
Peki, bunların sebebi nedir?
Değerli Okurlar! Dünyanın köklü bir değişime uğradığının
hepimiz farkındayız. Artan temposunun, sınır ve gelenekleri silip süpüren
devrim ruhunun, dil, moda, alışkanlık, yaşam ve düşünce biçimleriyle yaşamımızı
değiştiren hızın farkındayız. Ayrıca insanlığın bir arayış içinde olduğunu da
biliyoruz. Teknoloji bize yaşamın zorluklarını aşmada kolaylıklar getirdi. Daha
yüksek yaşam standartları elde etme imkânı verdi. Ama daha iyi bir dünyaya
oluşamadık. Çürüme, adam kayırma, sömürü, ikiyüzlülük ve zorbalık gün geçtikçe
dünyanın her yerinde çoğalıyor. Tüm insanlık dünyaya baskı yapan bu kargaşaya,
ahlak hastalığına ve ruhsal boşluğa cevap arıyor. İçimizde ruhsal bir boşluk
sürekli bizi rahatsız ediyor. Aç gözlülüğümüzü, kıskançlığımızı, hırsımızı,
öfkemizi, acımasızlığımızı zihnimizden atamadık. Din, kültür, medeniyet, ahlak
diyerek dışımızı cilaladık ama içimizdeki şer duygularımız hala yaşıyor. Adına
uygarlık dediğimiz bu çağda yoksulluk, sefillik, zulüm yaşamın bir parçası oldu
adeta. Toplumsal haksızlık söz konusu, aşırı zenginler ve aşırı yoksullar var.
İnsanlar acı çekiyor, her türlü, kişisel ve genel sorunlar yaşama egemen olmuş
durumda. Ne hazindir ki yirmi birinci yüzyılda servet, şöhret ve şehvet arzusu
insanımızı ne hale getirdi? Gün geçmiyor ki çevremizde katillik olmasın. İnsan
insanı acımasızca öldürüyor. Gençler arasında öldürmeler, intiharlar artıyor.
Topluma sunulan örnekler hep vurma, kırma, öldürme, kaçırma
Tüm bunların
yaşanır hale gelmesinin sebebi nedir? Bunlar üzerinde hiç düşünüyor muyuz? Bir
şehrin temsilcileri olarak görev yapan kurumlar, sivil kuruluşlar durmadan
nükseden hastalığın farkındalar mı? Ne gibi tedbirler alıyorlar? Bir ülkeyi
hukukla güçlendirdiğimiz gibi herkeste ortak olan ahlakla da güçlendirebiliyor
muyuz? Günümüz gençleri yön ve bakış
açısı arıyorlar. İzleyecekleri örneklerde kendilerine güç sağlayacak kimseleri
bulmakta zorlanıyorlar. İnternet denilen alet günümüz gençlerini çepeçevre kuşatmış
durumda. Sözde değişim adı altında gençlerimize hükmetmekte ve onları
yönlendirmektedir. Gençliğimize doyup geleceğimize tok yürüyebilmemiz için
anne-babalarımız, okulda öğretmenlerimiz bizlere her sabah şu öğüdü verirlerdi:
" Çalış genç kardeşim çalış, namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir; gençliğini
eğlenmekle geçiren ihtiyarlığını ağlamakla geçirir."