EKREM DUZMAN

Tarih: 16.06.2015 15:38

Yaşamın kıymetini bilmek lazım

Facebook Twitter Linked-in

Yaklaşık 15 yıl kadar önce mesleğe ilk başladığım dönemlerdi. Henüz yeni yeni tanışıyordum meslekle. Habere gidiyor, meslekte kıdemli arkadaşları izliyordum dikkatle ki, bir şeyler öğrenebilir miyim, diye…

Bir gün bir mahalle muhtarı geldi. Mahallelerinde bir vatandaş zor durumdaydı ve yardıma ihtiyacı vardı. Haberini yapıp yapamayacağımızı sordu, ben de o dönem Kahramanmaraş"ın Sesi Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Devrim Başer"e sordum, o da; "sen bilirsin, haberini yapmak istersen git istemezsen de sen bilirsin" dedi. Yalnız gitsem kaç kişi duyar, birkaç gazeteci hem de tecrübeli arkadaşlarımızdan birkaç kişi gidersek çok çok kişi duyar, düşüncesiyle, o dönem Anadolu Ajansı Kahramanmaraş Muhabiri Rahmetli Osman Sayın, Milliyet Kahramanmaraş Muhabiri Lütfi Yıkan"dan rica ettim. İkisi de kabul etti.

Olayın geçtiği eve ulaştığımızda kapıda bir yaşlı bir kadın yüksek bir sesle, kiracısının aylığını vermediğini, elektrik ve su parasını yatırmadığını alacaklarını kimden nasıl alacağını bilmediğini söyledi. Muhtar, bizim gazetede çalıştığımızı ve sadece haber yapmak için geldiğimizi söyleyince yolumuzu kesen yaşlı kadın gitti.

Eve girdiğimizde durum içler acısıydı. Sadece kapalı bir göz oda ve mutfak diğer yanlar naylon ile üzeri çekilmiş vaziyette virane bir yer. Adamcağız ağır bir ameliyat geçirmişti, zannedersem bağırsak kanseri hastalığı. Durumu o kadar ağırdı ki, konuşamıyordu bile. 4 tane kızlarının olduğunu öğrendim. Boy boy ve en büyüğü ortaokulda! Kendilerine yardımcı olabilecek kimselerinin olup olmadığını sordum. Biz eve geldiğimizde orda bulunan bir adam; "Ben varım halalarının oğluyum. Ben de temizlik görevlisiyim, ancak ailemi geçindirebiliyorum" dedi. Rahmetli Osman (Sayın) abimiz ve Lütfi Yıkan kardeşim de olaya çok duyarlı davranıp, ellerinden gelen yardımı yapacakları sözünü verdiler.

Biz evden ayrılırken ambulans geldi. Dönemin İl Sağlık Müdürü Doktor Sıtkı Güvenç, sağolsun durumlarından haberdar olmuş, yardımcı olmak için göndermişti.

Aradan birkaç ay geçti. Muhtarla karşılaştık. Hasta adamı ve çocuklarını sordum. Muhtar; "Adamcağız öldü, 4 ay kadar oldu" dedi. Ya çocuklar ne yaptı, sigortası, bağ kuru var mıydı bir sosyal güvencesi sorusuna ise; "bir güvencesi olmadığından, 4 çocuk yuvaya verildi. Anneleri de annesinin evine sığındı" dedi.

50 yıllık yaşamımda gördüğüm en acı olaylardan birisidir bu olay.

Baba hastalandı ve öldü. Yuva dağıldı aile bitti. O çocukların durumunu düşünüyorum, evin içerisinde; "anne şöyle oldu böyle oldu, baba şu işi ne yaptın yaa…" nidaları yükselirken artık hiçbir zaman aynı yuva şefkatini bulamayacaklardı…

Yaşadığınız hayat şartları ne kadar ağır olursa olsun, ne kadar bunalımda, darda kalırsanız kalın, hani bir spiker vardı, hava durumu sunardı da sonunda; "havalar ve şartlar nasıl olursa olsun moraliniz daima iyi olsun" derdi. Ortamınız nasıl olursa olsun mutlaka daha beteri vardır, o yüzden yaşamın kıymetini bilmek lazım.

İşte aynen öyle…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —