Fransa"daki terör olayını duyunca Ölüler metni aklıma geldi. Mehmet Kaplan, en az kırk veya kırk beş yıl önce kaleme aldığı, severek tekrar tekrar okuduğum bu metinde yaşayanlarla ölüler arasındaki bağı irdeliyor ve şöyle diyor:
"Köşeyi dönerken, duvarda,
üzeri yazılı mermer bir levha ve yanına asılı güzel çiçekler gördüm. Levhada
Paris"in kurtuluşunda, orada, vatan için ölmüş bir vatandaşın künyesi yazılı
idi. Taze çiçekleri, ne zaman, kimin koyduğunu bilmiyordum. Paris sokaklarını
dolaşırken, böyle, her tarafta vatan için ölmüş meçhul insanların isimlerini
yaşatan mermer levhalar ve her zaman konulmuş taze çiçekler görürsünüz."
"Paris benim vatanım değildi.
Ne orada ölenleri, ne de bu çiçekleri koyanları tanıyordum. Fakat ne zaman
böyle bir levha ve çiçekle karşılaşsam kalbim ulvî bir duygu ile ürperiyordu.
Adeta bu sembolün içinde teksif edilmiş ruhî bir kuvvet vardı ve gözlerim
elektrik fişi gibi ona takıldığı zaman ondan bana ulvî bir cereyan sirayet
ediyordu."
"Ölüler yaşayanları işte böyle
idare ederler, diyordum."
İslam dini hoşgörü dinidir ama
birileri bunu fırsat bilip de kutsal değerleri küçümseme, alaya alma hakkına
sahip değildir. Fransa"nın Paris şehrindeki dergi bu yönüyle kınandı, bundan
sonra da bu tür yayınları kınanmalıdır. Tahrik edicilere karşı koyun olmak, aç
canavarın pençesine kendini bırakmaktır. Döner, dişinin kirasını da ister.
Müslüman ülkeleri, bilhassa
devlet başkanları bu yönüyle üzerlerine düşeni tam olarak yerine
getirememişlerdir. Nedeni, kendi aralarında, İslam"ın kuşatıcılığını
özümseyememeleri ve gerçek birliği kuramamalarıdır.
Fransa, bir derginin kabul
edilemez karalayıcı yayınlarını, fikir
ve düşünce hürriyetine girer, diye bazı açıklamaların arkasına sığınmıştır.
İşte bu noktada ama"sız bir
dünyada yaşayabilir miyiz?
Hz. Peygamberin 1403 yıl
önceki İslam"ı yaymaya başladığı günlerine uzanırsak cevabını alabiliriz. Bir
tarafta Muhammedü"l Emin demişler, bir tarafta incitmişler Allah"ın emrini
tebliğ etti diye. O ise sabretmiş, sabretmiş cihat farz kılınıncaya kadar.
Terör, cihat değildir.
Elbette ki derginin basılması,
kişilerin öldürülmesi kabul edilemez. İslâm"la bağdaşmaz. Kişinin ölümüne yol
açan terör saldırıları asla hoş görülemez. Kınanır. Bizler de kınıyoruz,
Başbakanımız kınadı, Cumhurbaşkanımız kınadı. Kınamaya devam edeceğiz.
Fransa ve dünya şunu
unutmasın.
Tek taraflı, teslimiyete
dayalı bir dünya barışı sağlanamaz.
Fransa ve dünya artık laiklik
anlayışlarını sorgulamalıdır. Çünkü dünya nüfusunun dörtte biri, Fransa"nın
yüzde onu Müslüman"dır, diğer dinlere mensup vatandaşlar da var. Laiklik,
inançları küçümsememeli; her dine ve mensuplarına kendi kuralları ve ölçüleri
içinde saygılı olmalıdır. Laiklik tek tip insan, tek tip toplumu amaçlar. Dünya
ise çok kültürlülük üzerinde gelişmiş ve devam etmektedir. Esperanto ve
Balibilen dillerini icat edenler tek dili amaçlamışlardır fakat
gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini de görmüşlerdir. Yeni dinlerin ve
toplumların ortaya çıkması; Fransa"nın tarihi de bunun kanıtıdır.
Terör ve teröristleri
kazdıkları kuyuya düşürmeli artık dünya. Batı ve batılı bu son olayda olduğu
gibi önyargıyı artık yıkmalı; yıkarken de şunları yapmalıdır.
Batı Avrupa"nın ırk ve inanç
ilişkileri açısından en problemli ülkesi Fransa, vatanında yaşayan milletlere
ve dinlere varoluşlarını kabul ederek daha gerçekçi kanunlarla yaklaşmalıdır.
Azınlıkların ve göçmenlerin dini hukukları gözetilmelidir.
Batı devletleri, artık bazı
gerçekleri görüp kendilerinden başka devlerin de var olduğunu kabullenip
onların uyandıklarını fark etmeli ve haklarını iade etmelidir.
Emperyalist zihniyet ve lobisi
artık elini Orta Doğu"dan çekmeli, gerici zihniyet olan egemenlik düşüncesinden
vazgeçmelidir.
Artık Avrupa"nın gündemine şu
oturmalıdır: Türkiye, Müslüman ülkeler adına BM"nin beşinci veto etme hakkına
sahip devleti olarak kabul edilmeyi hak etmiştir. Bu sağlanırsa özgürlükler
daha sağlıklı olarak irdelenir ve her kültürün, çoğunluğa sahip her dinin hakkı
ve hukuku da dünya örgütlülüğünde ve evrenselliğinde yerine oturmuş olur.
Batılı, son olarak İsveç"te yaşanan
cami kundaklamaları gibi olaylara toplu tepki göstermeyi bilmelidir.
Almanya Başbakanının son
açıklaması takdire değerdir. Diğer devlet başkanları da kendi ülkelerinde
yaşayan farklı din mensuplarına ve bilhassa çoğunluk arz ettiğinden Müslüman
kesimiyle çok iyi ilişkilere sahip olduklarını sürekli teyit etmeli, onlara
şüpheli olarak bakmamalıdırlar. Adalet Bakanı Heiko Maas gibi camileri ve
ibadet yerlerini ziyaret ederek dayanışmayı kuvvetlendirmelidirler.
Olayın sıcaklığı içinde Drancy
Mahallesi imamı Hassen Chalghoumi"nin sorumluluğunu batılı, doğulu birey birey
yüklenmeliyiz. Hz. Ömer"in adaletini yaymalıyız.
Fransa İslam Konseyi gibi, bu
bizdendir duygusunu taşımadan, her terör olayını sert bir dille kınamalı sivil
toplum kuruluşları.
Her terör saldırısı ve
olayında 50`ye yakın ülkeden devlet ve hükümet başkanının katılımıyla
gerçekleştirilen Cumhuriyet Yürüyüşü" gibi el ele, omuz omuza milyonları
meydanlara toplamalıyız.
Dünya devletleri ve
milletleri, farklı dinlere mensup insanlar artık şunu bilmelidirler terörün
reçetesi olarak:
Özgürlük, bir başka özgürlüğün
başladığı yere kadardır. İnsanların kutsalları alay edilmemeli, edenler devlet
tarafından ağır cezalara çarptırılmalıdır.