M. KEMAL ATİK

Tarih: 08.08.2014 00:00

Tabiatın Gizli Tehlikesi

Facebook Twitter Linked-in

Sevgili Okurlar! Bir önceki yazımızda küresel ısınmada korkutucu alarmdan söz etmiştik. Yazımızın yayınlanmasından iki gün sonra korkutucu alarm ülkemizde kendini gösterdi. Ülkemizin pek çok yerinde başta İstanbul olmak üzere sel, kasırga, fırtına, hortum, orman yangınları, görülmemiş boyutlarda seyretti ve gündemin ilk sıralarında yer aldı. Başta Trakya, İstanbul, Marmara Bölgesi olmak üzere pek çok bölgemizde ve şehirlerimizde büyük bir felaket yaşandı. Pek çok ev yıkıldı. Bir o kadar insan can verdi. Fırtına / hortum nedeniyle ağaçlar yıkıldı. Park halindeki otomobiller sel sularına kapılıp sürüklendi. Karayolları trafiğe kapatıldı. Köylerdeki ekili arazilerde büyük zararlar meydana geldi. 17 Ağustos depreminden beri ilk kez bu boyutta bir felaket yaşadık.  Uzmanlar tehlikenin çok büyük olduğunu, giderek dünyanın ısınacağını, iklimlerin değişeceğini, sellerin artacağını, kasırgaların, hortumların şiddetinin artacağını ve bunların sonucunda coğrafyanın yaşanmaz hal alacağını ifade ediyorlar. Bunun sorumlusun da %70 insan kaynaklı olduğunu söylüyorlar.

Sevgili Okurlar! Kâinat bir saat gibidir. Her parçası diğerleriyle birleşip bütünleşerek çalışmakta ve varlığını sürdürmektedir. Parçalarının birinin bozulması, diğerlerine de olumsuz yönde tesir eder. Bunun içindir ki insan çevresiyle bir bütün oluşturur. İnsan iyi bir çevrede yaşadıkça haz, ondan yoksun kalınca da üzüntü duyar. Onun için  zekâsı ve mantığı yönünden diğer yaratıklara üstünlüğü tartışılmaz olan insanın çevresini bir dünya cenneti durumuna getirmesi gerekir. Müslüman"ın, sözüyle, davranışıyla, tevazu ve hoş görüsüyle çevresinde olan insanlarla örnek uyum halinde olması gerektiği gibi, çevresindeki tabiat değerlerinin korunması hususunda da örnek olması gerekir. Kur"an-ı Kerim, kâinatta bulunan her şeyin Allah"ı tespih ettiğini bildirmektedir. Bunun anlamı şudur: Varlık âleminde bulunan her şey, yaratıldığı amaca uygun olarak hareket edip tespihini sürdürmektedir. Sürdürülen bu hareketi engelleyici, tahrip edici bir davranışa girmek veya bunlara karşı duyarsız kalmak doğru değildir. Hatta zulümdür. Ama ne yazık ki gün geçtikçe tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doğal denge bozulmakta, gelecek için büyük tehlikeler doğurmaktadır. Bu durumun önüne geçilmediği takdirde cennet vatanımız yaşanmaz bir cehennem olmakla karşı karşıyadır.

Mademki doğal çevre sorunlarımız var, öyleyse bunların duyurulmasında, ilgili önlemlerin alınmasında ilk başvurulacak yol bilinçlendirici eğitimdir. Bilinçlenmemiş bir toplum, dikilen yeni ağaçları, ormanları yok eder, her türlü canlıyı ortadan kaldırırı. Denizleri, akarsuları kirletir, yaşadığı dünyada kendinden sonraki kuşakların da yaşayacağını düşünmez. İşte bu yüzden bireysel duyarlılığı ve sorumluluğu artırmak tehlikenin önüne geçmenin ilk şartıdır. Bu da ancak eğitimle olur. Her kes havasını teneffüs ettiği, suyunu içtiği, ekmeğini yediği yani yaşamını borçlu olduğu doğanın daha iyi korunması için ağaçlandırılması, doğayı sevmesi, sevgi ile bakıp koruması, insanın doğanın bir parçası olduğuna inanması teşvik edilmelidir. Allah"ın doğayı kullarına bir emanet olarak verdiği, onun hâkimi olarak değil, koruyucu bir hekim gibi davranması gerektiği bilinci zihinlere aşılanmalıdır. Bu da ancak eğitimle olur.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —