Vakit her zamanki gibi fark
edemediğimiz bir hızda ilerliyor, hem de geri dönmemek üzere, akıl sahibi
herkes de bunu biliyor, ama çoklarımız gafletten yakasını bir türlü
kurtaramıyor. Saniyelerin bile dünyadaki birçok şeyden daha kıymetli olduğu
malum. Ne çare gaflete yakayı kaptırmışız bir kere!
Dün denilecek kadar kısa
geçmişte Ramazan başlamıştı ama sonuna gelindi işte. Bugüne kadar hayatımızdan
kaç Ramazan geçti, hiç biriyle ilgili hatıramızda manevî bir iz bile yok
çoklarımızın! Hayatımız da aynen böyle; hatırlamaktan korksak da bakalım bir,
kaç yaşına gelmişiz!
Her an, insana verilen bir
fırsattır, eski tabirle mühlettir, tam karşılığı olmasa da süredir bilene.
Kaynağından çıkan su geri dönmez, dönemez tekrar kaynağına, arkadan gelen
akıntı sürükler öndekini ha bire. Giden zaman da bir daha geri dönmeyecektir
kesinlikle. Dünyanın en değerli maddesine nispetle çok daha değerli o, hem de
baha biçilemeyecek kadar üstelik. Ona bu kıymeti kazandıran da bir daha
dönmemesidir. Hadis-i şerif, insanların bundan gafletine işaret etmektedir
zaten.
Hareket halindeki bir cismin, hoşa giden ya da
o sürecin en kıymetli anını, pozisyonunu görüntülemek gibi bir şeydir akıp
giden zaman içindeki değerlendirilen her güzel an. İşte o an, Yüce Allah"ın
meleklerine övgüyle gösterdiği andır. Hani çektiğimiz bir fotoğrafın sanat
değeri denilen karesini çevremizle paylaşmak gibi lâ teşbih! Yakalandı o an
yakalandı, bir daha aynısını getirmek ne mümkün!
Cebrail"in;" Ramazan ayına
ulaşıp ta Allah Teâlâ"dan bağışlanma kazanmayana yazıklar olsun!" demesine
karşılık Peygamber Efendimizin;"Ben de âmin dedim." buyurmasını bu yıl daha iyi
anladım herhalde. Burada; güzel ve rahat para kazandıran işleri olanların ve
sağlığı yerinde olduğu halde bir tabak yemeğe, iki bardak suya, sigarasına,
nargilesine dayanamayıp oruç tutmayanların sayısındaki artıştan dolayı bu
günler ve sonrasına işaret edilmiş olamaz mı? Cennetti uzak görenler orucun
prim yapmayacağını düşünüyorlarsa öyle olmadığını gördüklerinde vakit çok geç
olacaktır. İşte o zaman nasıl bir fırsatı kaçırdıklarını da anlayacaklardır.
Allah kullarını seviyor ve
onları ödüllendirmek istiyor. Onların asi olmalarını da istemiyor. Bu yüzden de
kullarını kurtarmak için onların önlerine imkânlar koyuyor, onlara ekstradan
fırsatlar veriyor. Bizim deyimimizle sınırsız prim veriyor. Mesela oruç
gibi,"Onun sevabının miktarını ben belirleyeceğim."diyor. Allah kendisine
çağırıyor, kul ise O"ndan kaçıyor. Kul asi olursa, istemese de Allah ceza
veriyor!
Genel kullanıcı ifadesiyle
önce bindirip sonra indirilen kampanyalara koşanlara nispetle Allah"ın Ramazan
kampanyasına rağbetin sözü bile olmuyor. Kapitalist bir oyun olmasına rağmen
adam görünüşte fiyat indiriyor peşin peşin, Allah ise cennet sözü veriyor
gelecek için, zamane insanı bunu bekleyebilir mi hâşâ! Bu da sınavın başka bir
yönüdür işte.
Kişi oruç tutar- tutmaz, kendi
bileceği iş, bir noktada bizi ilgilendirmez. Ancak genel görüntü insanı
endişelendirmiyor da değil. Müslüman oldukları halde günün sadece belirli
saatlerinde, üstelik bir ay gibi kısa bir süreliğine, bazı işlevlerden kendisini
alıkoymaya yani oruç tutmaya tahammül edemeyenlerin, ülkesi için, insanlık için
katlanması gereken durumlar olduğunda, bu iradeyi gösterememeleri ihtimali
insanı tedirgin etmiyor değil. Üstelik oruç tutmak bir ibadettir, Allah katında
bir değeri ve karşılığı vardır.
Düşmanlar, bizim görüntümüzü
bizden daha iyi yorumlayabiliyorlar. Biz buradan lanet okumaya devam edelim,
onlar kendi işlerini yapmaya devam ediyorlar her zaman olduğu gibi. Biz baştan
yenilmişiz zaten. Günahlarımız kelepçelemiş ellerimizden öte gönüllerimizi.
Çıkmamış candan ümit kesilmez
yine de, ne diyelim!