Sevgili Okuyucularım, 1880 de
vefat eden merhum Ziya Paşa, İslam dünyasının acı ve hazin manzarasını şu veciz
mısralarıyla dile getirmişti:
Diyar-ı küfrü gezdim,
beldeler, kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslami bütün
viraneler gördüm
Milli şairimiz merhum Mehmet
Akif Ersoy ise, Müslümanların maruz kaldığı hazin manzarayı çok daha acı bir
şekilde şöyle ifade etmiştir:
"Ne gördün, Şark"ı çok gezdin?
" diyorlar. Gördüğüm yer yer
Harap iller, serilmiş
hanümanla, başsız ümmetler,
Yıkılmış köprüler, çökmüş
kanallar, yolcusuz yollar,
Bükülmüş beller, incelmiş
boyunlar, kaynamaz kanlar
Düşünmez başlar, aldırmaz
yürekler, paslı vicdanlar
Tagallüpler, esaretler,
tahakkümler, mezelletler
Riyalar, türlü iğrenç
iptilâlar, türlü illetler
Örümcek bağlamış, tütmez
ocaklar; yanmış ormanlar
Ekinsiz tarlalar, ot basmış
evler, küflü Harmanlar
Cemaatsiz imamlar, kirli
yüzler, secdesiz başlar;
"Gaza" namiyle dindaş öldüren
biçare dindaşlar;
Ipıssız aşiyanlar; kimsesiz
köyler; çökük damlar;
Emek mahrumu günler; fikr-i
ferdâ bilmez akşamlar!.
Geçerken, ağladım geçtim;
dururken ağladım durdum;
Duyan yok, ses veren yok, bin
perişan yurda başvurdum.
Mezarlar, âhiretler, yükselen
karşımda dûradûr;
Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr?....
Sevgili okuyucularım, İslam dünyası bu gün de bu hazin durumdan çok
da farklı değil. Peki, İslam dünyasının bu açmazlarının sebepler nelerdir?
Neden Müslüman milletler geriliğin, geri kalmışlığın girdabında yaşamaktadır?
İşte tüm bunların nedenlerini bir önceki yazımızda sözünü ettiğimiz Türk İslam
mütefekkiri Musa Carullah dile getiriyor. Ve diyor ki:. İnsanlık âlemini istila
eden bu belanın sorumlusu ne ilahi dindedir ne de bu dini tebliğ eden
peygamberdedir. Kusur, kur"an"ı kerim"in beyanında ihtilafa düşen din
bilginlerindedir. Bir kere din insan yaşamında en önemli bir olgudur. Zira
insanların her hareketi dinlerine yani kalplerinin dürüstlüğüne bağlıdır. Kalbi
pak insanın her işi pak olur. . İnsanların kalbinde bir bozulma meydana gelirse
hareketi de o ölçüde bozulur. İnsanın yaşantısı kalbinin tercümesidir. Hayatın
güzelliği kalbin güzelliği iledir. Emaneti, adaleti emreden Allah"ın varlığına
inanan insan, emanet ve adalet yolundan ayrılmayarak yaşar. Ruhun bekası,
nefsin olgunlaşması için çalışır. Dine, insan düşüncesi ve aklı üzerine
sınırlama koyan bir rol verilmemelidir. Din insana inanç ve iman telkin
etmelidir. Bilimsel aklın keşfettiği prensiplerle karşı karşıya
getirilmemelidir. İslam dünyasında din, bir savaş bir muharebe meydanı haline
getirilmiştir. Din aklın düşmanı, hayatın düşmanı, hakikatlerin zıddı,
dervişlerin rehberi, tembellik ve geriliğin dostu, mutluluk ve ilerleme yolunda
en güçlü bir engel telkin eder olmuştur. Bu durum, çoğu insanın kafasında yaşam
ile din arasında bir düşmanlık meydana getirmiştir. Dine yapılan bu müdahale,
onun ruhuna, safiyetine zarar vermekle kalmamış; insanların manevi arzularını
ve şevklerini yükselten yüce değerleri de köreltmiştir.