Hizmet cephesinde, aliyyülâlâ
başarılar, avuçlar patlayıncaya kadar alkışlanıp desteklenirken, Hizmet
sempatizanı dostlar, bu denli şüpheciliğe gerek olmadığını savunuyorlardı. Bizi
her konuda temin etmeye çabalıyorlardı. Her şeyin İlay-ı Kelimatullah için yapıldığını
savunuyorlardı. Garip bir tesadüf, beni iki kez Hizmet"le muarız etti.
Bunlardan biri, bir kısım derslerinin öğrenimini İngilizce yapan Anadolu
liseleri Statüsündeki Özel Doğu Akdeniz Lisesi müdürlüğüm sırasında
Diğeri de
Özel Faruk Arıkan Yüksek Öğrenim Yurdu Müdürlüğü yaptığım sıradaydı. Her konumda
özel diyalog girişimlerim hâkim kaldı. Bir türlü yakınlaşma tesis edemedik.
Ben her platformda, eğitim ve öğretimin;
devletin müesses nizamıyla aynı paralelde, çağdaş, demokratik, laik, sosyal
hukuk devleti olma ilkeleriyle bütünleşen bir yapıda olmasını ön gören bir eğitimciyim.
Hizmetin bu okul ve yurtları hep bizi dışladı. Hatta ismi mevzu bahis değil, torunumu
bir anaokuluna kayıt yaptırabilmek için tavassutçu aramak zorunda bırakıldım.
Okulun müdür yardımcısı tarafından, kendince mimlenmiştim. Kötü emsal olmaz. Ama
maalesef ötekileştirilmiştim.
Meşhur atasözü, "Çok bilen çok yanılır." Benim
de bu kentin insanlarını, yaşım başım itibariyle biraz tanımış olmamda şaşkınlığımın
nedenleri arasında
Aman Allah"ım! Ölüler, diriler hep hizmet erbabı olmuş. Kim
bilir hangi mülahazayla oraya intisap etmişler? Ya sohbetteler, ya himmet toplantısındalar.
Şimdilerde ise inisiyatif, ortakları hükümet
kanadına geçince çil yavrusu gibi dağılma eğilimi gösteriyorlar. Hizmetin
yanlışlarından dem vurup günah çıkarıyorlar.
Hizmetin manifestosu demek
olan Prizma dâhil, Fethullah Hoca Efendi"nin eserlerinin birçoğunu okudum.
Tanık olduğum bütün vaiz ve nasihatlerini da dinledim. Çok etkilendiğimi söyleyebilirim.
İslama aykırı, bir tek noktaya da tanık olmadım. Olay genel görünümüyle baştan
ayağa bir kadro yetiştirme hareketi
Dershaneleriyle, işkevleriyle,
okullarıyla, etüt salonlarıyla yoğun bir efor sarf ediliyor. Dış ülkelerden 160
ülkedeki okul yapılaşması olayın bir başka ayağı
Bir istismar ve kullanma varsa,
Fethullah Hoca Efendi"mi ABD"yi kullanıyor? Yoksa ABD"mi Hizmet hareketini kullanıyor?
ABD için ne ala! Türk sermayesiyle, Türk elit insan gücüyle dünyanın her
tarafında Amerika lobisi oluşturuyor. Çünkü bu okullara eğitim ve öğretim dili
İngilizce olarak sürdürülüyor. Birkaç saat de Türkçe seçmeli dersi okutuluyor.
İşin samimiyetine ilişkin kafamdaki sorulara cevap bulamıyordum. Tatmin olmak
için çok değer verdiğim; zekâ küpü, ender öğrencilerimden, ABD"de bir üniversitede
öğretim görevlisi, Sait Cülfük"ün beni ziyaretinde, kendisi de Hizmetin ileri
düzeyde bir bireyi, konuyu ondan öğrenmek istedim. Onun bana telkini; İyi
şeyler düşünmemi, hüsnü zanda bulunmamı önermek oldu. Sait misali pırıl, pırıl insanlardı.
Ne diyebilirdim ki
Bu meyanda, fincancı
katırlarını ürkütmeden sürdürülen 1112 yıllık beraberlik, hükümetin Hizmet"in
devlet içinde yapılaşmasını nice sonra fark etmesiyle, 4+4+4 le Temel Eğitim
Yasasındaki değişiklikle su yüzüne çıktı. O da İmam Hatip Liselerinin ortaokul
kısımlarını açarak kadro hareketine girişti. Dananın kuyruğu dershanelerin
kapatılması kararıyla koptu. Hükümet Hizmet hareketinin kaynağını kökünden
kurutmak kararındaydı. Böylece kılıçlar sıyrıldı, "göze göz, dişe diş" kavga
başladı.
Hoca Efendinin bir
konuşmasında: "Samamcaları, tamamcaları, kam amcaları kim olursa olsun." Sözünü
işitince bu kavganın Hizmet hareketinin aleyhine sonuçlanacağı kanısı bende uyandı.
Bu polemikte ABD hükümet kanadından yana tavır koymuştu. Hoca efendi belli ki gözden
çıkarılmıştı.
Refleks olarak, can havliyle, diyet
ödettirmek için 17 Aralık"ta rüşvet ve yolsuzluk skandalı patlatıldı. Ülkeyi
ahtapot gibi saran bu olayda iki tarafın da samimiyetsizliği yorumlanır oldu.
Madem bu ülkede, paralel bir yapılanma vardı, Bütün bunlar olurken sen nerdeydin?
Yılanın başını niçin küçükken ezmedin de ülkeyi bu kaos ortamına sürükledin. Bu
ekonomik kaybın doğmasında senin günahın yok mu? Su uyur, düşman uyumaz.
Devletse hiç ama hiç uyumaz. Uyumasının da mazereti olmaz.
Öbür cepheye gelince, sen
madem bu kadar haysiyetli, namuslu, dürüstsün; neden onca zamandır bu
yolsuzluklar olurken fark ettin, öğrendin neden bekledin. Suçluyu gizlemek,
saklamak, üstüne bilgi olarak vermemek hangi ahlaki anlayışla örtüşür. Kanımca
bu olayları değerlendirirken iki yönlü bakmak gerekir. Her iki kesim de
Zemzem"le yıkanmış, sütten çıkmış ak kaşık değildir. Her iki kesimin de devleti
zaafa uğratmak adına taksiratları var.
Bu kavgada beni asıl üzen taraf;
birçoğunun hayat hikâyelerini dinlediğim, yaban ellerde çile çeken Anadolu"nun
güzide evlatları öğretmenlerin durumudur. Ülkede olanlar nasıl olsa başlarının
çaresine bakarlar. Ya o, binlerce kilometre uzaktaki evlad-ı fatihan
torunlarının akıbeti ne olacak? İnsan düşündükçe bir garip hüzne kapılıyor.
Sosyal bir kural. İki testi
birbirine vurdu. Biri kırıldı, diğeri çatladı. Kırılan zaten kırıldı (Hizmet). Çatlayan
da su sızdırıyor, zaten su tutmaz. Olan gene Türk Milletine olacak. Allah
yardımcısı olsun. Tarihi bir süreçten geçiyoruz. İngiliz Shakespeare"nin dediği
gibi: "Var olmak, ya da olmamak, mesele bu."