"İnsan hakları" deyimi belli
bir takım temel hak ve özgürlüklerden bütün insanların yararlanabilmesi
anlayışına dayanır. Ve bu haklar bütün insanlara tanınması istenen ideal haklar
bütünüdür. Bu deyimin kökü, esas itibariyle kutsal kitaplara kadar gitmekte ise
de, kavramın gelişmesinde Batı"nın ünlü düşünürleri J.Locke ve J.J.Rousseu gibi
kişilerin rolü büyük olmuştur. Ayrıca Amerikan bağımsızlık savaşında etkisi
büyük olmuştur.
20. yüz yılda insan hakları
deyimi, uluslar arası sözleşmelere ve ulusal anayasa metinlerine girmiştir.
Genelde bu deyim dünyanın her yerinde insanların onurlu bir şekilde
yaşamalarını amaçlamakta, temel hak ve özgürlüklerin uluslar arası boyutunu
ifade etmektedir.
Uluslar arası alanda insan
haklarını korumaya yönelik ilk ciddi teşebbüs, Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu"nun 10 Aralık
İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi B.M." nin genel kurul kararı olduğundan bağlayıcı olmayıp tavsiye
niteliğindedir. Fakat hiçbir devletin buna karşı çıkmamış olması ve devletlerin
çoğunluğu tarafından kabul edilmesi önemli bir husustur.
Değişik değer sistemlerinin
bir sentezi olan bu beyanname de belirtilen haklar: Kişinin temel hakları, özel
statü hakları, siyasal haklar, ekonomik ve sosyal haklar ile kültürel haklar
olarak beş kümeye ayrılabilir.
İnsan haklarıyla ilgili bir
diğer uluslar arası sözleşme, bölgesel düzeyde olan Avrupa Konseyi"nin 4 Kasım
1950 tarihli "İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme" kısaca
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" dir. Avrupa Konseyi"ne üye devletler
tarafından imzalanmıştır. Klasik ve siyasal haklara yer verilmiş ve bu hakların
sağlanıp korunması için farklı düzenlemeler bu sözleşmede getirilmiş, insan
haklarının çiğnenmesi halinde işleyecek uluslar arası bir denetim mekanizmasını
kurmuştur. Bu mekanizma Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Bakanlar Komitesi yoluyla işletilmektedir. Birinci yol devletlere
ikinci yol fertlere açıktır.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa
Konseyi dışında 1 Ağustos 1975 tarihli Helsinki nihai senedi de insan
haklarıyla ilgili bazı bölümler içermektedir. İnsan Hakları, uluslar arası
sözleşmelerin yanı sıra ulusal anayasa metinlerine de girmiştir.
İslam"da insan hakları,
Batı"da olduğu gibi "kazanılmış" değil, "verilmiş" haklardır. Zaten İslam"ın
temel esasları arasında insan haklarına yer verildiği için Batı"dakine benzer
bir süreç söz konusu değildir. Ayetler, hadisler ve İslami metinlerde bu konu detaylı
bir şekilde ortaya konmuş ve "İslam" da İnsan Hak ve Hürriyetlerinin
başlıcaları: Hayat hakkı, Hürriyet Hakkı, Eşitlik Hakkı, Adalete Başvurma
Hakkı, Adil bir yargılanmayı talep hakkı (kanuni yargı yolu), Yüksek otoritenin
zulmünden korunma hakkı, İşkenceden korunma hakkı, Irz ve namusunu koruma
hakkı, Sığınma hakkı, Azınlık (Zımmi hakları), Kamu hizmetlerine katılma hakkı,
Fikir ve inanç hakkı ve hürriyeti, Din hürriyeti, Fikir açıklama (Davet ve
Tebliğ) hürriyeti, İktisadi haklar, Mülkiyet hakkı ve korunması, İşçinin hakkı
ve ödevi, Hayati olan ihtiyaçları elde etme hakkı, Aile kurma hakkı, Karı-koca
hakları, Terbiye (eğitim) hakkı, Ferdin gizli sırlarını koruma hakkı, Seyahat
ve ikamet hürriyeti ve hakkı olarak ortaya konmuştur.
Bazı kimselerin iddia
ettikleri gibi, acaba İslam hukuk tarihinde insan hakları mücadelesi yok mudur?
Yoktur. Çünkü neden? Var olan bir şeyin ilanına ve mücadelesine lüzum
görülmemiştir de ondan.
Batı"da 11. asırdan evvel
insan hak ve hürriyetleri yoktur. 19. yüzyıla kadar temel hakları elde etme
mücadelesiyle geçti. Hak mücadelesi yapanlar zafer kazandıkça yetkililer bunu
bir beyanname ilan ettiler. İslam bu hakları zaten evvelinden verdi. Neyin
mücadelesi ve ilanı yapılmalıydı.