Özür insanda doğuştan geldiği
gibi, sonradan da meydana gelebilir ve devamı halinde bazı hükümler getirir.
İslam dini insan gücünü aşan hiçbir teklif getirmemiştir. Onun bütün
hükümlerinde kolaylık vardır. Kur"an-ı Kerim"de bu husus açıklanarak şöyle
buyrulmuştur. "Sizi seçip beğenen odur. Babanız İbrahim"in yolu olan dinde size
bir zorluk getirmemiştir.(Hacc- 78) Âmâya, topala, hastaya sorumluluk
yoktur.(Fetih- 17)buyrularak, bunlardan bir kısım sorumluluklar kaldırılmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)"de: Dinin, dindarlığın Allah yanında en sevimli olanı,
hakka yönelmiş kolay olanıdır.(Buhari) "
Ben dininizde ağırlık ve baskı
görmekten hoşlanmıyorum.(Keftânî) buyuruyor.
Müctehit imamlar şu ictihadda
bulunmuşlardır: "İçinde zorluk ve meşakkat bulunan herhangi bir ibadeti işlemek
mükellefe vacip değildir. Zorluk ve meşakkati giderecek şekilde tedbir almak
mümkün olduğunda işlenmesi vücuba avdet eder." Buna birkaç örnek verelim:
Ayakta duramayacak ve oturamayacak kadar insanı halsiz bırakan hastalık, bir
rahatsızlıktan dolayı idrarın çoğu zaman damla halinde akıntı yapması,
bağırsakları bozulup çoğu zaman yellenmek veya ishal halinin süregelmesi,
bedenin herhangi bir yerinde açılan yaranın kapanmayıp çoğu zaman kan ve irin akması.
İşte bu ve benzeri
rahatsızlığa yakalanan mü"minler için özel abdest ve ibadet durumları söz
konusudur. Müctehitdlerin ictihatları az farklı da olsa, hepsi de dinin
kolaylığını göstermekte ve hasta ve özürlü kişileri sıkıntıdan kurtarmaktadır.
Özür sahibi olan kimse her
vakit namazı için aldığı abdestler hem o vaktin farz ve sünnetlerini, hem de
dilediği kadar kaza ve nafile namaz kılabilir.
Özür rükû ve secde yapıldığı
takdirde ortaya çıkar oturulduğu veya ayakta durulduğu taktirde meydana
çıkmayı, yani akıntı kesilirse o takdirde rükû ve secdeleri baş işareti (îmâ)
ile yerine getirir.
Hünsâ müşkil, günümüzde böyle
olana "eşelcins" de denilmektedir. Hem erkek hem dişi olan bu daha çok hormon
bozukluğundan meydana gelen anormal bir hastalıktır. İslam dini, bununla ilgili
birtakım hükümler koymuş, böylece toplum içinde nasıl davranmaları gerektiğini
açıklamıştır. Namaz, hac, ölüm hali, nikah v.s. konularında hükümler mevcuttur.
Bir hasta, oruç tuttuğu
takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkarsa oruç tutmayabilir.
Hastalığı iyileşince tutamadığı oruçları kaza eder.
Orucu bozmak için, ölümle veya
vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse orucunu bozabilir. Bozduğu
orucu sonra kaza eder.
Gebe veya emzikli olan bir
kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden
korkarsa oruç tutmayabilir. Sonra kaza eder.
Oruçlu bir kimse açlık veya
susuzluk sebebiyle aklının bozulmasından veya vücuduna ciddi bir özür
gelmesinden korkarsa oruç bozabilir. Sonra kaza eder.
Vücudu günden güne düşen ve
oruca dayanamayan iyice ihtiyarlamış olan kimseler oruç tutmayabilir.
Haccın edasının (yerine
getirilmesinin) şartlarından biride vücutça sağlıklı olmak (iki gözü âmâ,
kötürüm ve hac yolculuğuna dayanamayacak, derecede hasta ve yaşlı olmamak) tır.
İnanılması gereken şeyleri
kalbiyle tasdik ettiği halde dilsizlik gibi bir özrü sebebiyle inancını diliyle
açıklayamayan kimse de mü"min sayılır. Hatta böylelerinin inandığı işaret
diliyle (işmar) belirtmeleri de geçerlidir ve yeter bir dayanaktır.
Hastalanacağından korkan kişi
yıkanmaz, teyemmüm yapar. Amr ibni As (r.a.)dan: Hz. Peygamber (s.a.v.)"in
kendisini Zâtü"s-selâsil yılında bir askeri müfrezenin başına geçirerek
görevlendirdiğini anlatıyor ve başından geçen bir olayı şöyle açıklıyor: Pek
soğuk olan bir gecede ihtilam oldum. Yıkansam (hasta olup) öleceğimden korktum.
Teyemmüm yaptım ve (kumandan altındaki) arkadaşlarıma sabah namazını
kıldırdım.(Görevimizi yapıp) Allah"ın Resulü"nün huzuruna döndüğümüzde, benim
teyemmümle namaz kıldırışım Hz. Peygamber"e arz edildi. Allah"ın Resulü"de
bana: -(Ne o) Ya Amr! Cünüb olarak mı arkadaşlarına namaz kıldırdın? Buyurdu.
Ben de şöyle cevap verdim: -Ya Resulalah! Çok soğuk bir gecede ihtilam oldum;
rüyalandım. Yıkansam hasta olup hasta olup öleceğimden korktum. Hz. Allah"ın "
Nefislerinizi öldürmeyiniz. Şüphesiz Allah size pek merhametlidir." Anlamındaki
ayetini de hatırladım. Teyemmüm yaptım ve namaz kıldırdım.(Bu cevabım üzerine)
Hz. Peygamber güldü.(Gülmekle yetindi de) hiçbir şey söylemedi. (Sükut ederek
yaptığım işi onayladı. (M.İ.Kesir) (Nisa- 29)
Sağlık söz konusu olduğunda
ruhsatlardan faydalanmak gerekir. Böyle yapılmadığı takdirde giderilmesi mümkün
olmayan özürler, hastalıklar zuhur edebilir. Hatta ölüme kadar gidebilir.
Bir yolculuk sırasında taşla
başından yaralanan bir sahabi, gusül abdesti alması gerektiğinde hastalığının
artabileceği endişesiyle teyemmümle yetinmek istemiş, fakat arkadaşlarının
yıkanması gerektiğini söylemesi üzerine yıkanmış, bir süre sonra da ölmüştü.
Durumu Peygamberimize arz
ettiklerinde, dinin ruhunu kavramaksızın görüş beyan ederek arkadaşlarının
yıkanmasına ve dolayısıyla ölümüne sebebiyet veren kişiler hakkında Peygamber
efendimiz şöyle buyurmuştur: -Allah canlarını alsın adamı öldürdüler.(Sünen-i
Ebu Davud)
Yaraya su dokundurma tehlike
arz ettiğinde veya sargıyı hemen çözüp kaldırmak mümkün olmadığında yara ve
sargı üzerine mesh edilir.(Yıkanmadan ıslak elle sıvazlanır.) Bu da zarar
veriyorsa o da terk edilir. Çözdüğü takdirde onu iyice saracak birini bulmak
mümkün olmadığında da hüküm böyledir.(Fetevây-ı Hindiye)
Doğumdan sonra gelen kana
nifas denilmiştir. Resulullah (s.a.v.) loğusa kadınlara kırk günlük bir süre
ayırmıştır. Ümmü Seleme (r.a.)dan yapılan bir rivayete göre: Loğusa kadınlar
kırk günlük süre içerisinde kan kesilmezse namaz kılmazlar. Hz. Enes (r.a.)dan
yapılan rivayette bu husus belirtildikten sonra şöyle deniyor: Kırk günden
evvel kan kesilir, temizlik görülürse kadınlar yıkanıp namaz kılarlardı. Bu da
dinin loğusalara verdiği bir kolaylıktır. Ruhsattır. Kadınların (hayız-aybaşı
hali) ve istihâze (özürlü) oldukları durumlarında ayrı ayrı ruhsat ve hükümleri
mevcuttur.
Fıkıhta özürlü kadın ve erkeğe
"Ma"zûr ve Ma"zûre" denir. İdrarını tutamamak, devamlı burun kanaması, devamlı
kusmak, yaranın devamlı kanaması, kadından istihâze kanının gelmesi birer özür
halidir. Aynı şekilde ağrıdan dolayı göz sulanması, kulak ve meme gibi bir
organdan sıvıların gelmesi de birer özürdür. Kişilerin bir kısım organlarını
kaybetmeleri veya kullanamaz hale gelmeleri de özürlülük sayılmaktadır.
İslam dini kolaylık dini
olduğu gibi, Müslümanların da başkalarına, bilhassa da özürlülere kolaylık
göstermelerini zorluk çıkarmamalarını ve dinden soğutmamalarını, soğutucu
davranışlardan kaçınmalarını istemiştir.(Bakara- 185;Maide- 6; Hac- 78)