M. KEMAL ATİK

Tarih: 22.10.2013 00:00

Bayram Mı? Savaş Mı?

Facebook Twitter Linked-in

Sevgili Okuyucularım, bayramlar acıların, kederlerin, hüzünlerin unutulup sevginin, saygının ve  kardeşliğin tesis edildiği günler olarak kutlanır. Bayram günlerini mübarek kılan da bu dur zaten. Ne yazık ki ülkemizde her bayram uzun tatillerle geçer ve pek çok insanımız da da trafik kazalarında can verir. İşte bu bayramda da meydana gelen kazalarda 122 kişi hayatını kaybetti, 700"den fazla kişi de yaralandı. Milyonlarca milli servette heba olup gitti. Bayram mı, savaş mı yaşadık aklımız ermedi. Her bayramda olduğu gibi bu bayramda da yollarımız, bedenlerimiz kana, acıya bulandı.. Trafik ölüm saçtı. Yollarımız tabutlarla doldu. Bir kaza değil, bin cinayet. İnsanlarımızı  bu vahşet ecelsiz öldürdü. Öldürmeyi beceremediklerini de süründürmeye mahkum etti. Bedenlerimizi zayıf düşürdü. Analarımızı, babalarımızı yasa boğdu. Onları göz yaşı dökmeye mahkum ett.

Sevgili Okuyucularım, bu trafik vahşetinden insanlarımız hayatta kalmayı tesadüfen başarabilmekte. Bu vahşet öyle acımasız ki, son 5 yılda 500`e yakın kişi bayram tatilinde meydana gelen kazalarda hayatını kaybetti, 8 binden fazla kişi de yaralandı. Bu dehşet verici manzara karşısında  bu ülkede  sağlıklı bir toplum oluşturmak mümkün mü? Bu manzara insanlarımızı her gün göz yaşı dökmeye, her gün acı çekmeye mahkum etmekte. Böyle bir toplum geleceğe ümitle bakabilir mi? Yakınları diri diri can veren insanlar, cesetleri demir ve saç yığını haline gelmiş bir toplum sağlıklı yaşayabilir, sağlıklı düşünebilir mi? Her yıl binlerce insanını trafik canavarına kurban veren ya da sakat bırakan bir ülke çağdaş bir ülke  olabilir mi?

İnsanın en doğal hakkı olan seyahat özgürlüğü bizim ülkemizde, trafik canavarı tarafından ölüme mahkum ediliyor ve bu sorun bazan " trafik kazası kurbanları " diyerek, bazan da " takdir-i ilahi" diyerek geçiştiriliyor.

Bu ülkenin insanları yıllardır süre geldiği gibi ilelebet böyle özürlü düşünmeye ve trafik özürlüsü olarak yaşamaya mahkum olmaya layık mı?

O halde  çare nedir? Ülkede herkese görev düşüyor. Yerel yönetimlerden parlementoya, otobüs işletmecilerinden trafik polisine, ilkokullardan üniversiteye, işçiden patrona, imamdan müftüye, topyekün bu seferberliğe ihtiyaç var. Çocukların yetim kalmaması, anaların göz yaşlarının akmaması, yollarımızın insan kanıyla lanetlenmemesi için hepimize görev düşüyor. Kurtuluş, sorumluluğu hep birlikte yaşamaktır. Eğitimsizliğin, vurdumduymazlığın, dikkatsizliğin, imkansızlığın bir ürünü olan bu vahşet, bu ülke insanının kaderi olmaktan kurtarılmalıdır.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —