Senden sonra kapısını
çalabileceğim, vurulmalarımda, yıkılmalarımda oturup ağlayabileceğim kimsem
kalmadı yalnızlığım
Dost dediklerim, kardeş
bildiklerim, sırtımdan vurup giden "insan" seçtiklerim öyle çoğaldı ki, görsen
inanamaz, katlanamazsın yalnızlığım
Ben bir külüm ateşin yaktığı,
avareyim aşkın aklım aldığı, avım avcının avladığı, yaşayan ölüyüm bir gün
Azrail"in aldığı ve kalabalağım alabildiğine yalnızlığın çaldığı yalnızlığım
Tebeşir lekeli yıllar ve aşkın
başyapıtının kazıldığı sıralar, işte "o" muhteşem anılar her biri birer ikişer
gözlerimden kayboldular, benden aldılar, çaldılar yalnızlığım
Çalsaydım şu vakit bir dostun
kapısını, ağlasaydım sonra ölesiye ve kalsaydım öylece eşiğinde, dizlerinin
diplerinde, çok mu olurdum vefasız yalnızlığım?
Suratsız, arsız geceler
tescillese de sensizliği ve uykusuz bıraksa da bütün acılar, yine de direnmeye
değer karşılıksız, platonik yalnızlığım
Tabela ne yazarsa yazsın, ben
on sıfır yenik olsam ne yazar? Her müsabakanın bir vakti yok mu? Yine de bir
umut çok mu? Kalıp savaşmak, giderken darağacına ağlamamak, sallanmamak, dimdik
ayakta asılmak, kahramanlıktan yana pay tok mu yalnızlığım?
Ölüm! Ölümse eğer ve bir kez
yaşanacaksa, Allah"tan benimle birlikte ölmeni, aynı toprağa gömülmeni
istiyorum, bu senin için az mı? Çok mu? Kaderi siyah yalnızlığım
Bak şimdi sona geldik hal
bilmez, çare göstermez yalnızlığım. Gözlerimden uykular birer ikişer düşerken
ve bitişe giderken sen yoktun yalnızlığım