Ve bir sabah yerden on bin
metre yukarlardasın uçar adım ve ellerin ellerimde değil başkasına yar, bana el
olan acımasız yalnızlığım
Sakın ağlama bu defa sana
inanmam, sakın bir şey söyleme bu defa imkânsız kanmam ve sakın yalanlara ve
aldatmalara sardığın ömrümü dizlerinde sallamaya kalkma! Artık gözlerimi asla!
Yummam yalnızlığım
Ne olur git gidebildiğin kadar
uzaklara, el sallama, yalandan ağlama, sen sakın benim gözlerimden akan yaşlara
bakma, çığlıklarıma, feryatlarıma kanma ve ne olursun artık beni aldatma
yalnızlığım
Kör olur giderim, lal olur
sinerim, an gelir Yeniköy"ü, Bakırköy"ü, yaşadığımız ve geçtiğimiz her yönü
siler giderim yalnızlığım
Gözlerime dokunma, sözlerime
takılma benim, içimde olanları alma ve uçar ve kaçar adım sorma benim halim
sonra konuşma yanar bedenim, kör olur gözlerim, tutmaz dizlerim, kül olur
ellerim yalnızlığım
Bulutların üzerinde, gün
doğumlarının peşinde, süzülürken mavilerde, giderken bilinmezlere ve yeni
evine, aklına sakın getirme kalan halim ne olur? Üzülür mü? Düşünür mü? Ölür mü
diye yalnızlığım
Sen ne zaman aşktan yana
vefalıydın? Ve ne zaman doğrudan yanaydın yalnızlığım? Sonra hangi gün
güldürdün? Birde görsen, öldürdüğün aşktan başkası değil, şaşkın yalnızlığım
Her aşkın bağrı kanar ve her
aşkın yarası an gelir azar. Senin benden böyle azar azar azalman yakar yakar
yakar
Ah! Benim ateş, cismimi kül sayan yalnızlığım