Ramazan ayını yarıladığımız şu
günlerde, oruç tutmanın ötesinde insanların dini konularla iştigali, yılın
diğer zamanlarına göre zirve yapmış durumda. Esasen on iki ayın içerisinde
dinin doya doya yaşanması, nefisle mücadele ve yardımlaşma gibi, nihayet maddi
ve manevi ibadetler bu ayda final yapmaktadır. Bu ayda hocalarımıza ve din
görevlilerine düşen vazife biraz daha fazladır. Ne var ki, teknoloji sayesinde
onlarında işi kolaylaştı. Televizyonlarda ilahiyat hocalarının değinmediği
konular kalmıyor. Akademik bakışla toplumu çok daha kolay ve doğru şekilde
etkiliyorlar.
Ancak, tüm bunlara rağmen dini
konularda, gündeme getirilen mevzulara bakıldığında insanların bilgisizliği de
gün gibi ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber okullarımızda verilmeye çalışılan
din ve ahlak bilgisi dersi bile tartışılmaktadır. Modernizm ve pozitivizm
etkisi altında yetişen kuşaklar, laiklik ayırmacıyla çağımız insanının dinden
uzaklaşmasını kamçılamıştır, bunların sonucu olarakta, maneviyatı eksik nesillerde
başka problemler çıkmıştır. Dolayısıyla modernizm ve pozitivizme tepki olarak
günümüz anlayışına uygun gibi görünen postmodernizm akımı doğmuştur. Postmodern
anlayışta, modernizmin reddettiği Tanrı, din, gelenek ve insani değerlere
karşı, yani maddiyata esir edilmiş insanın bu eksiklilerini gideren görüşler
kabul görmüş ve günümüz felsefesinde uygulanmaktadır.
Postmodern görüş, modernizmin
savunduğu ilkeleri kabul etmesine rağmen, reddettiği ilkelere tekrar dönüşü,
onları yumuşatması ve var sayması günümüz insanına sunduğu hayat tarzı, bu
çağda maneviyatı bozulmuş halk kitlelerinin tekrar toparlanması, düştüğü
boşluktan kurtulması, aynı zamanda ileriye bakan çağın gereklerine ayak uyduran
bir toplum ortaya çıkaracaktır. Böylelikle sufi görüşün ağır bastığı
maneviyatla pozitivizmin savunduğu maddiyatın aynı potada buluşması sağlanarak,
maneviyatı sağlam, akılcı ve özgür insan tipi, aynı zamanda anlamlı bir hayat
tarzı hedeflenmiştir.
Ekonomik bir ivme kazanmış
devlet, materyalist eğitim sisteminden sıyrılarak, bilgi yüklü ve gerekli olan
din eğitimini sisteme adapte edip, insanları devletin vermediği, yetkisiz
ellerin sunduğu bağnaz bir din anlayışından kurtarması gerekir. Çağa ancak,
iktisaden gelişmiş, aydınlanmış, sağlam iradeli ve özgür insanlar hakim
olacaktır. Ne nutukla, ne de senaryoyla bir yere varılmaz. Bunlar ucu karanlık
sokaklardır. Milleti bu sokaklardan da ancak böyle kurtarabiliriz.