Ramazan süresince erkek ve kadınlara sünnet olan, rûha ve bedene afiyet sunan bedenle ruh arasındaki dengeyi ayakta tutmayı amaçlayan namazlardan biride TERAVİH"tir.
Rasulullah (S.A.V.) Efendimiz Ramazan geceleri ibadette bulunmayı çok teşvik eder, ama bunu bir emir biçiminde hükme bağlamazdı. " Kim Ramazanda ( gece) kalkıp ibadet eder, bu ibadetini (âdetten uzak) inanarak ve karşılığını sırf Allah"tan bekleyerek yaparsa,geçmiş günahları ( kul hakkı bir yana) bağışlanır." ( Buhari-Müslim) mealindeki hadis-i şerif, Ramazan gecelerinde kılınan namazın yapılan ibadetlerin fazilet ve önemini belirtmektedir.
Hz. Aişe (R.A) validemiz diyor ki: Allah Rasulü Ramazan da mescit de gece bir namaz kıldı. Sahabe"den çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı, bu kez cemaat daha fazla katıldı ve aynı namazı kıldı. Üçüncü gece peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz Mescide gitmedi. Orayı dolduran cemaat O"nu bekledi. Ama Rasululah ancak sabah olunca Mescid"e çıktı. Cemaate şöyle buyurdu: "Sizin Mescidde toplanıp namaz için beni beklediğinizi biliyorum. Beni gelmekten alıkoyan tek şey, size farz olur endişemdi. (Sünen-i Tirmizi)
Peygamberimiz (S.A.V.) Müslümanlara farz olur düşüncesiyle teravihi cemaatla kılmaktan vaz geçtiler. Bundan sonra Hz. Peygamber (S.A.V.) ve müslümanlar teravihi yalnız başlarına kıldılar. Hz. Ebu Bekir (R.A.) devrinde de böyle kılındı.
Hz. Ömer (R.A.) devrinin başlangıcında durum aynı iken sonraları bir gün Hz. Ömer (R.A.) Übey İbn Kâ"b"ı imam tain edip cemaatı onun arkasında topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı. Başka bir gün müslümanların dini bir vecd ile namaz kıldıklarını görünce : " Şu teravihin böyle cemaatle kılınması her yönüyle ne güzel âdet oldu." ( Tecrid-i Sarih) diye sevincini belirti.
İşte o günden beri teravih namazı cemaatle kılınmaya devam edilmiştir.