Sözlerde kalmayan aşkları
özledim...
"Sen yaşa kalbim
senindir" diyen, "o" muhteşem sözü söylettiren aşkı özledim...
Ben sözde kalmayan, yürekte an be an kanayan, kaybettiğim aşkımı özledim
yalnızlığım...
Canımı yalınayak sokaklara salan,
zamanı durduran, gün gece aldırtmayan, beni uçsuz bucaksız, aç susuz yollara
vuran "o" tertemiz, "o" muteber ve "o" görkemli
aşkı özledim yalnızlığım...
Plansız ve akılsız öylece
yüreğime akan, sırtımı döndüğümde vurmayan, sonuna kadar güvendiğim, "ben"
bildiğim, gönlüyle bende kalan, aklımı, fikrimi çalan, her zoru unutturan,
kolaylaştıran, onsuz bir dakika yerimde durdurmayan, saf, tertemiz, pırıl pırıl
aşkı özledim yalnızlığım...
Çünküsüz, eğersiz, her şeye
rağmen seven aşkı özledim yalnızlığım...
Komalarda kaldığım, düşüp
kalkamadığım ve nice saçmalığın içinde dağıldığım geceler, yargılamayan,
benimle oturup ağlayan, suçlamayan, çareler arayan, tutup vurmayan, okşayan,
kör etmeyen, gözyaşlarımdan öpen ve sımsıcak dokunuşlarıyla üstümü örten,
başımda nöbetler bekleyen, her halimde yanımda olan, kollayıp, gözeten, her
şeye rağmen koşulsuz seven aşkı özledim yalnızlığım...
Nice gecenin duldasında,
gözlerim boşluklara takılıp kaldığında, bardaktan boşalırcasına ağladığımda ve
duvarlarla sabahlara kadar konuşmalarımda ama cevabını bulamadığım her soruda
yanımda kalan sonra ağır kanamalı yaralarımda yaralarımı saran, koşulsuz merhem
olan aşkı özledim yalnızlığım...
En samimi duygularla bütün
günahlarımı örten, gözlerimi kör etmeyen, yaptığını sadece kendisi bilen,
dillendirmeyen, hayata küstürmeyen, "ben olmasaydımla" başlayan
tümceler söylemeyen, hayatın altını üstüne getirmeyen, iyiliği de, kötülüğü de
kendine münhasır aşkı özledim yalnızlığım...
Samimi ama asla laubali
olmayan, seven, sımsıcacık gülen "o" muhteşem, "o" yerine
asla bir daha birini koyamadığım aşkımı özledim yalnızlığım...