Toplumların yapılanışları
incelendiği zaman birçoklarında erkek ve kadından oluşan insan cinsiyetlerine
tanınan veya tanınması gereken konumlarda çoğu zaman isabetli davranılmadığı,
bu yüzden de toplumlarda istikrarlı ve düzenli bir oluşumun sağlanamadığı
görülür. Birçok konuda, zamanla insanı yanlışa sürükleyen aşırılıklar bulunduğu
gibi kadına verilen değer konusunda da ifrat ve tefrit denilen olumlu veya
olumsuz aşırılıkların bulunduğunu görmek mümkündür. Hâlbuki herkes bulunması
gereken yani hakkı olan makamda bulunduğu zaman doğru kararlar alınmış
olacaktır.
Olumlu veya olumsuz her iki
anlamda da neden aşırılık gösterilmektedir veya olması gerekenler bugüne kadar
niçin yapılmamıştır ya da hâlâ neden yapılmamaktadır sorularına doğru ve
sağlıklı cevaplar bulunduğu anda yaşanan sorunlara gerçek anlamda çözümler de
bulunmuş ve bu alanda önemli bir yol kat edilmiş olacaktır.
21.asra girildiği halde kadın,
hakkı olan kendi öz statüsüne hâlâ kavuşturulamamıştır. Bu konuda yapılanların
ve konuşulanların hiç birisi yeni değildir. Geçmişten günümüze devamlı
konuşulan fakat çözüm üretiminde gerçekçi davranılmaktan çok polemiği yapılan
bu konu, konuyu sahiplenenlerinin samimiyetleri ile çözüme kavuşacak ve olması
gereken gerçek statü elde edilmiş olacaktır. Nitekim Hz. Ömer:"Cahiliye devinde
biz kadına hiç değer vermezdik. İslam gelip de Allah"ın onlardan bahsettiğini
görünce biz onların üzerimizde bazı haklarının olduğunu gördük." (Kütüb-i Sitte
10/101 İ.Canan) demiştir.
Kimi toplumlarda kadınların
toplumdan dışlanarak küçültülmeye çalışılması veya onlara fiziki yapılarındaki
zarafet ve zafiyetlerine uygun olmayan ağır işler yüklenilmesi ya da daha çok,
para kazanmak için onların birer reklam ve cezbedici araç olarak kullanılması
ve istismar edilmesi cahiliye dönemi davranışlarının değişik şekillere
büründürülüp kullanılmasından başka bir şey değildir. Halen yaşananlar dikkatle
incelendiği ve hakkıyla bir değerlendirme yapıldığı zaman kadının, ancak İslamî
kriterler çerçevesinde bir değerinin olduğu, bunun dışında yalancı iltifatlar
ve ödüllerle aldatıldığı görülecektir.
İster kadın ister erkek olsun,
insana gerçek değer ve onurunu teslim eden ve ona göre davranılmasını ve
hakkının korunmasını emreden sadece İslam"dır. Başta feminist düşünce olmak
üzere kadını yüceltme iddiasında bulunan bütün sistemler kadına bir statü
kazandıramadıkları gibi kadın ve erkek haklarında büyük yanlışlıkların
yaşanmasını önermekten başka bir şey de yapamamışlardır. Çünkü adil
davranılacağı yerde taraf tutma gibi bir yanlışlığa tevessül edilmiştir. İslam
ise her iki cinse de adaletle işlem yapılması esasını getirmiştir. İşin önemli
olan tarafı da işte burasıdır.
İnsanı bedensel yapısı ve
ruhaniyeti ile en iyi bilen şüphesiz ki Allah Teâlâ"dır. Haliyle Allah
Teâlâ"nın, uyulması istemiyle belirttiği hususlar kişi hak ve hukukunun
korunması ve kişilerin genel statüsü açısından çok önemlidir. Söz konusu
hususları insanlığın yararlanacağı şekilde yorumlama erdemliliğini gösterebilen
kişiler, toplum değerlerini yorumlamakta da en etkin rolü icra etme durumunda
oldukları halde bunların da yokluğu veya yetersizliği sebebiyle mesafe
kapatılamamaktadır.
İslam dini, kadınları hukuken
erkeklerle aynı seviyeye getirip erkeklerin sahip oldukları haklara onların da
sahip olmalarını sağlamaktan başka Allah katındaki sorumluluklarda da eşit
sorumluluklar yüklemiştir. Namaz, oruç, zekât gibi vecibelerde kadına da
sorumluluk getirmekte ve işin neticesinde erkek de kadın da aynı akıbeti paylaşmaktadırlar.
Burada zikrettiklerimizi:" Cuma ve cenaze namazları ile cihad hariç erkeklere
farz olanların hepsi kadınlara da farz kılınmıştır." (Kütüb-i Sitte 10/101
İ.Canan) hadis-i şerifi hülasa etmektedir. Hassas ve nazik yapısı itibarıyla
bazı sorumluluklardan erkeklere nispetle kadınların sorumlu tutulmaması veya
muaf olması ise adaletin bir tecellisi veya adil bir davranışın göstergesi
şeklinde anlaşılmalıdır.
Başta ifade edildiği gibi
ister kadın ister erkek olsun, bir kişiye taşıyamayacağı ölçüde sorumluluk
yüklemek haksızlık olur. Özellikle kadını yüceltmek adına eşitlik istemiyle
kadınların fiziki yapısını ve dayanma gücünü yok sayarak birebir erkeklerin
yaptıkları işin aynısını yapmalarını istemek kadına yapılan en büyük
zulümlerden birsidir. Cinsiyet üzerinden çatışma çıkartmak yerine cinsler
arasında seviyeli bir şekilde uzlaşma sağlamak daha adil bir davranış
olacaktır.
Bu noktada ilk başta şunu
görmek gerekir; erkek ve kadın yaratılışları itibarıyla her şeyden önce
birbirini tamamlamaya uygun varlıklardır ve de toplum erkeklerle kadınlardan
oluşmaktadır. Sağlıklı ve verimli bir bütün oluşturan kadın ve erkeğin birini
diğerinden üstün tutmak veya fiziki yapısı itibarıyla daha zayıf olana eşit
yükümlülükler vermek huzur ve barışın sağlanmasından çok çatışma ortamı
oluşturmak anlamına gelmeyecek midir? Böyle haksız ve yanlış önerilerde
bulunanların her bakımdan verimli bir toplumun oluşmasına katkıda
bulunabilmeleri herhalde mümkün değildir.
Ancak,"Göklerin ve yerin mülkü
(hükümranlığı) Allah"ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları,
dilediğine erkek çocukları verir." (Şura Suresi 42/49 ayet meali: Diyanet
İşleri Başkanlığı ) ayetinde dikkat edilirse önce kız çocukları
zikredilmektedir. Buradaki sıralamadan bazı âlimler kızların erkeklere nazaran
daha hayırlı olduğu hükmünü çıkarmışlardır (Kütüb-i Sitte İ.Canan 10/103) .
Cenab-ı Allah"ın ayet-i kerimede ilk önce kızları zikretmesi protokol
sıralamasında kadınların erkeklerden önce gelmesini bir bakıma işaret etmekte,
anladığımız kadarıyla nezaket kurallarına atıfta bulunulmaktadır. Yine
Peygamber Efendimizin sefere çıkarken son vedalaştığı, seferden dönünce de ilk
uğradığı kimsenin kızı Fatıma olması da (Kütüb-i Sitte İ.Canan 10/103) protokol
sıralamasına delil gösterilebilecektir. "Eğer ben birisini üstün tutacak
olsaydım, kızları üstün tutardım.(Kütüb-i Sitte İ.Canan 10/103) hadis-i şerifi
ise değerlendirmede adil davranmaya işaret etmektedir.
Kadın- erkek arasında herhangi
bir ayırım yapmak doğru olmadığı gibi kısır bir döngüye sebep olmaktan başka
iyi bir sonuç da vermeyecektir. İşin en doğrusu her iki cinsten insanı
yaratılış esasına uygun olarak olduğu gibi kabul edip bulunmaları gereken
konumda tutmaktır. Şu dünya sistemi içerisinde hangisi olmasa sistem iyi
çalışabilecektir? Boş ve gereksiz tartışmalar, geçirilen zaman içerisinde
sadece birilerine tartışma fırsatı verecek fakat neticede herhangi bir kazanç
elde edilemeyecektir. Yıllardan beri süregelen üstünlük veya eşitlik
tartışmalarından bir sonuca varılamamış, ayrıca söz konusu tartışma ve
çekişmeden ne erkeklerin ne de kadınların şanı yücelmiştir. Sadece tartışma
ortamı oluşturulmuş ve dolayısıyla bir kısım kişilere fırsat verilmiş veya
menfaat sağlanmıştır.
Sözün her zaman en doğrusunu
beyan eden Allah:" Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir
kadından (dişiden) yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve
kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O"na karşı gelmekten en
çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar
olandır." (Hucurat 49/13meal:DİB)
buyurmaktadır. Erkek ve kadın bütün insanlar bir erkek ve kadından yaratılmış
yani yaratışlın temelini erkek ve kadın paylaşmışlardır. Her insanın bir annesi
bir de babası olduğuna göre kimin kime üstünlüğü olabilecektir? Bu üstünlük
veya farklılık çatışması güdenler bu gerçeği anlayamadıkları veya bir kasıt
taşıdıkları için hakkında bu kadar açık beyan bulunan ve bilinen bir konuyu
tartışma konusu yapmaktadırlar. Üstünlük ise sadece takva iledir. Allah Teâlâ
bunu da bu ayet-i kerimede ifade buyurmaktadır. Takvanın kelime anlamından
ziyade Müslüman için ne anlama geldiğini Hz.Abbas"ın ifadesinde bulmak daha
açıklayıcı olacaktır. Hz. Ömer Hz. Abbas"a:"Takva nedir?"diye sorduğunda Hz.
Abbas:"Takva, dikenli bir tarlada çıplak ayakla yürümektir!"diye tarif
etmiştir. Çıplak ayakla dikenli bir tarlada yürüyen kişi adımlarını nasıl
dikkatli atarsa, ayağına diken batmaması için ayağını basacak dikensiz bir
toprak parçası ararsa, Müslüman da bütün davranışlarında aynı şekilde dikkatli,
titiz olmalı ve seçicilik göstermelidir. Dini açıdan böyle olduğu gibi sosyal
açıdan da her kişi saygın bir kişilik sahibi olmaya bakmalıdır. İster kadın,
ister erkek olsun üstünlük de işte bu saygınlıkta anlamını bulacaktır.
Üstünlük tartışması yapmakla
kişiler üstünlük kazanamazlar. Yukarıda ifade edildiği gibi tartışmayla
üstünlük kazanılmış olsaydı şimdiye kadar bir sonuç elde edilmeli değil miydi?
Bu olmadığına göre bu tür tartışmalar netice getirmeyecek tartışmalardır. İşin doğrusu,
herkes hakkı olan konumuna sahip çıkmalı ve birbirlerine saygılı olmalıdır.
Başka bütün işlerde olduğu
gibi kadının statüsü konusunda da Kur"an-ı Kerim ile Peygamber Efendimizin
hadis-i şerifleri, sünnetlerini içeren davranışları insanlığın esenliği için
hareket noktası olarak seçilmelidir. Bunun üstünde insanların birbirlerine
üstünlük kazandıracak başka hiçbir eylem yoktur. Kadınlar için cihatta bulunmak
farz olmamakla beraber Peygamber Efendimiz, onların hor görüldüğü bir zamanda
onların onurunu korumaya yönelik kadınların askeri seferlere katılmasına mani
olmamışlardır. Bütün gazvelere kadınların katıldıklarını destekleyen rivayetler
vardır. Buhari, Kitabul Cihad"da mealen:"Kadınların Cihadı","Kadınların Deniz
Seferine Katılması","Kişinin Hanımını Seferde Yanına Alması","Kadınların
Gazvesi ve Erkeklerle Mukatelesi","Kadınların Gazvede Erkeklere Su
Taşıması","Gazvede Kadınların Yaralıları Tedavisi","Kadınların Yaralı ve
Ölüleri Harp Sahasından Çekmeleri" adı altında tam yedi ayrı bölümde ilgili hadisleri
vererek bu konunun sünnetteki önemine işaret etmiştir (Kütüb-i Sitte 10/101
İ.Canan).
İslam insanlara bu şekilde yol
gösterirken yani erkek ve kadın arasında farklı işlem emretmez, onlar arasında
sadece adaletli olmayı emrederken, bir kısımlarının yeni keşifte bulunmuş gibi
kadın haklarından, eşitlikten söz etmesi olayların ne kadar gerisinde
kaldıklarını göstermektedir. Üzülecekler ama bunlar boş ve gereksiz bir şekilde
kendilerini yormakta, insanları da neticesi bir türlü alınamayan beklenti ve meşguliyetlerin
peşine takmaktadırlar.
Gereksiz tartışmalardan
insanları kurtarmaya yönelik olarak şu ayet-i kerime konuya fevkalade açıklık
getirmektedir:
"
Babalarınız ve
oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz
" (Nisa 4/11
meal: DİB) .Kişi için babası mı evlatları mı faydalı olur, onu kimsenin
bilemediği gibi aile ve toplum için ne zaman ve ne şekilde kadın veya erkeğin
faydalı olacağını da kestirmek mümkün değildir. İster kadın olsun ister erkek
olsun kişiye insan olduğu için değer vermek en doğru olanıdır. Getireceği fayda
için ya da katkısına göre insana itibar etmek tüm insanlığa hakarettir. Aslında
kadın veya erkeğin üstünlüğü gibi ilkel tartışmalar biraz bilgi kirliliği ve
noksanlığından kaynaklanan bir durumdur, biraz da geri kalmışlığın
göstergesidir. İleri toplumlarda bu tür sorunların yaşanması zordur. Bu tür
tartışmalar cahiliye dönemi tartışmalarını çağrıştırmaktadır. Oyalamak ve
oyalanmaktan başka bir getirisi de yoktur.
Özellikle zayıfların hakkını
korumak İslam medeniyetinin farklılıklarından biridir. İslam, kadının güçsüz
kaldığı yerde ona arka çıkmayı tavsiye, hatta emreder. Peygamber
Efendimizin:"İki zayıf hakkına dikkat edin. Bunlar: biri yetim, biri kadındır."
(Kütüb-i Sitte 10/103 İ.Canan) hadisi, geçmişten geleceğe çağları katlamış ve
aşmıştır. O zaman Müslüman dahi olsa buna uygun davranmayan kişi ne yapmakta ve
nerede, kim adına belirsiz işlerin yanında bulunmaktadır.
Geçmişten beri baskı gören,
diğerlerinden çok daha fazla haksızlığa uğrayanların kadınlar olduğu dikkate
alınırsa bu konuda yani kadın hakları konusunda erkeklerin bilgi edinmeleri ve
davranışlarını İslam"ın emir ve tavsiyelerine göre düzeltmeleri gerekir. Kadın
hakları konusu çoğu zaman kadınlar arasında konuşulup tartışıldığı içi toplumda
kadın istismarından baskı uygulamaya kadar her türlü olumsuzlukta hemen hiçbir
gerileme olmamaktadır. Dinin hayattan uzaklaştırıldığı nispette kadınların
uğradığı her türlü haksızlık da artmaktadır. Bazı zamanlar vardır ki insanları
anlamak daha da zorlaşmaktadır. Kim neyi beğenmemektedir veya kim ne hakla
kendisini daha fazla beğenmektedir? " Onlar, size örtüdürler, siz de onlara
örtüsünüz." (Bakara 2/187) Kur"an
ifadesiyle erkek ve kadınlar birbirleri için vazgeçemeyecekleri
bütünleyicileridirler. Hadis-i şeriflerden bazılarında ise kadınlar
için:"Kadınlar erkeklerin anne-baba bir kardeşleridir.","Allah Teâlâ size
kadınlar için hayırhah (iyiliksever) olmanızı tavsiye eder, zira onlar
anneleriniz, kızlarınız ve teyzelerinizdirler." ,"Sizin en hayırlınız kadınlarına
ve kız çocuklarına karşı en hayırlı olanınızdır." (Kütüb-i Sitte 10/101-103
İ.Canan) ifadeleri kullanılarak erkeklerin kadınlar hakkında dikkatli olmaları
uyarıları yapılmıştır.
Hemen her devirde kadın
üzerinden tartışmalar yapılmış, prim elde edilmeye çalışılmıştır. Bu durumlarda
biraz da kadınlar dikkatli olmak zorundadırlar. Başkalarının kendilerinin
üzerine basıp yükselmeye çalışmalarına izin vermemelidirler. Kadın birçok
özelliği üzerinde toplayan insandır. O;merhametin, namusun, şefkatin, maharetin,
zarafetin, hâsılı bütün incelik ve güzelliğin temsilcisidir. Ona kabalık ve
hafifmeşreplik yakışmaz, ona saygınlık ve vakurluluk herkesten daha fazla
yakışır. Kadına kadın olmasından dolayı duyulan ilgi onun değer algısına zarar
verir. Hiç bir sistem kadına İslam kadar değer veremez. Onun yeri değer verilen
yerdir.