ALİ EYTEMİŞ

Tarih: 27.02.2013 00:00

Aile Reisliğinin Önemi

Facebook Twitter Linked-in

Anne baba olmak zor bir görev; ben bilmem bu duyguyu ama sorumluluğun ne kadar büyük olduğunu düşünür dururum. Siz başkasının günahını taşımak zorunda değilsinizdir; ama evladınızın günahından daima pay vardır anneye babaya… 

‘"Yaş otuz beş ömrün yarısı eder"" derken şair günümüzü hayal edememiş olmalı; otuz beşin şimdi ki evlilik yaşı olduğunu düşünememiş. Niçin böylesi ileri yaşlara erteleniyor evlilikler?

Erkeğin ailede ki rolünün eşitlik propagandasına kurban gitmesi, kadınların ailede ekonomik güce sahip olması, evlilik konusunda bağlılığın zayıflamasına ve unutulmasına sebebiyet vermiştir. Siz aile müessesinde ki bağların nasıl oluştuğunu hiç düşündünüz mü? Bir anne dokuz ay çocuğu karnında taşıyor ve ona canından can katıyor, en az iki yıl sütüyle besliyor ve kokusunu kokusuna katıyor; bu öyle büyük bir bağ kuruyor ki ‘"anne"" deniyor. Peki, babada durum nasıl? Bir babayı mutlu eden evladına ve ailesine verdiği emek ve onların güzel günler geçirdiğini görmektir. Şimdi ailenin reisliğini erkekten alırsanız, yani ailenin yönetimini erkekten alırsanız, baba ailede ne işe yarayacak, nasıl ailenin içinde kendini gereklilik kipiyle kaplayacak. Evlilik sadece cinselliğe bağlanırsa, gençler bunu daha kolay yollarda arar, evlilik gibi bir zor sürece ve bağlılığa girmek istemezler. Buda daha rahat hareket eden, ailelerin koruma duvarları dışında yaşayan gençler için denenmeye değer bir istek haline gelir.

Televizyonların çarpık ilişkileri teşvik ettiği ve sıradanlaştırdığı, dizilerde ‘"mukaddes"" büyük ahlak imparatorluğuna bile çamurlar atıldığı, simgeleşen yüzlerin ahlaksızlıkla bulundukları konuma geldiği ve gençlerin ailelerinden daha çok televizyonla vakit geçirdiği böylesi bir zamanda, feminist söylemlerin ve kadına şiddetin ballandırılarak servis edildiği bir zamanda, erkekler kendilerinde ki evlilik isteklerini baskılıyorlar ya da arka planlara atıyorlar.

Evlilik ile ilgili kararlar öncesi, Ailelerin bitmek bilmez istekleri, adettir bu olacak şu olacak listeleri, el âleme görmelik işler, bütçesel kısıtlamalar… Etrafımızda ki yaşlı insanlara kaç yaşında evlendiklerini ve çeyizlerinde ne getirdiklerini bir sorabilsek, günümüzün acımasız ‘"düğün pazarı""nı görürüz. Benim ailem 18 yaşlarında evlenirken, yanlarında çeyiz olarak döşek, yatak, minder, bakır mutfak eşyaları ve zahra hazırlamaya yarayan ıvır zıvır eşyaları getirmişler… ya şimdi? Elektronik ve elektrikli aletler, mobilyalar, mutfak setleri, porselen takımları, ince (pahalı) örmeler ve hiç kullanılmayan lüks eşyalar. Evlilik pazarı Türkiye"nin en kaymaklı pazarı…

Modernleşen ülkemde eskilerin doğruları da eski kabul edilip ‘"tabu yıkımları""na maruz bırakılıyor. Sözüm ona elektrikli evlilikler yapılıyor, eh bu ülkede de elektrik kesintileri olağan ve sıradan şey! Sonuç ayrılıklar. Yakın bir arkadaşım nişanlısından ‘"elektrik alamıyorum"" diye ayrıldı… Voltajı eksik gelmiş galiba… diğer arkadaşım olgunlaşmayı bekliyormuş (yaşı 28), armut musun mübarek olgunlaşmayı bekliyorsun. Diğer arkadaşım ‘"araba – ev -  gençliğin geçmesi"" üçgeninde hareket ediyor. Arabasını alacak sonra evini ve sonra gençliğinin keyfini sürecekmiş sonra evlilik! İşte bu duruma mantık evliliği deniyor, ya da katlanmak. Eskiden ev yapılır aile kurulurdu, şimdilerde evlilik yapılıyor apartman katına oturuluyor adı da katlanmak oluyor; Allah sabır versin.

Erkek diyorduk ya, aileyi dişi kuş yapar, erkeği güçlü kılanda kadındır, zayıf kılanda… Kadının bu kadar güçlü olduğu pozisyonda olması güzel bir şeyde; erkeğin zayıf bırakılması toplumsal bir yıkımdır. Biz öz adet ve geleneklerimizde, ataerkil yapımızda, erkeği söz sahibi yapmışız. Atalarımızın bir bildiği vardır ve bize en uygun olan şey atalarımızın bize bıraktığı mirası devam ettirmektir. Peki niçin biz Avrupa"nın züppelerine uyuyoruz. Kime benzemeye başladığımızı görebilsek keşke, daha önce ki yazılarımda kıyafetlerimizin Avrupalaştığını ve Avrupa özentisinin bizi kendimize karşı öteleştirdiğini yazmıştım. Şimdi ailesel yapımızın da Frenkleştiğini görmek beni derin üzüyor. Erkeğin ailede ki konumunu yaşamaması aile içinde mutsuzluğa sebep olmakla kalmaz aile içi yıkımlara yol açar. Belki de bu yüzden boşanmalar sıradanlaştı. EĞER AİLEYİ KORUYAMAZSAK, PKK"YA, YABANCI DEVLETLERE YA DA İÇİMİZDE Kİ DÜŞMANLARA GEREK KALMAZ; ZATEN BU ÜLKE O ZAMAN YOK OLMUŞTUR.    


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —