İMRAN KILIÇ

Tarih: 04.01.2013 00:00

Mekke`nin Fethi (H.8/M.630) (1.Ocak) – 3

Facebook Twitter Linked-in

Rasûlullâh"ın Kâbe-i Muazzama"da yaptıkları üzerine düşünceler:

a)Kâbe içinde namaz: Bilal-i Habeşi Rasûlullâh ile Kâbe"nin içine girmiş ve Rasûlullâh"ın orada namaz kıldığını haber vermiştir.

Ebû Hanife, Şafii, Ahmed ve Cumhuru ulema da böylece Kâbe içinde musalli herhangi bir duvarına dönüp namaz kılabilir, diyorlar. Ama Mâlik: Nafile namazı caiz görüp, farz ve mürettep namazı caiz görmez.

b)Resim ve fotoğrafın hükmü: Rasûlullâh, (s.a.s.) oradaki putlar ve resimler tamamen temizlenmedikçe Kâbe"ye girmemiştir. İslam alimleri  ağaç, dağ, taş gibi manzara resimlerinin çizilmesinin ve kullanılmasının, aynı şekilde insan bedenini tam olarak yansıtmayan sûretin mubah olduğunu ifade etmişlerdir. Nevevî gibi bir kısım âlimlerin, üzerinde canlı resmi bulunan kumaşların, yaygı, sofra bezi gibi amaçlarla kullanılabileceği, Tîbî gibi diğer bazılarının ise, bunların mutlak surette mubah olduğu şeklindeki açıklamaları göz önüne alınınca; artık günümüzde resim yapmanın ve resimli eşya kullanmanın, tevhid inancına aykırı bir sonuca götürme durumu veya endişesi olmadığı sürece, ilk dönemler hakkındaki yasağın kapsamına girmediğinin ve dolayısıyla haram olmadığının ifade edilmesiyle yeni bir şey söylenilmiş olmayacaktır. (DİB, İlmihal; I-II, Helaller ve Haramlar)

c)Kâbe hizmeti: Rasûlullâh Kâbe"nin anahtarını Osman ibni Talha"ya vererek: "Ebediyyen ve sonuna kadar sende kalmak üzere –Abdü"d-Dâr ve Beni Şeybe"yi kastediyor- bu anahtarı al. Artık onu senden zalimlerden başkası alamaz " buyurmuştu. İşte buna dayanarak ulemâ"nın hepsi kıyamete kadar Kâbe hizmetlerini o sülaleden almanın caiz olmadığı kanaatine varmışlardır.

d)Putların kırılması"nın gereği: Rasûlullâh (s.a.s.), Kâbe çevresinde dizilmiş ve dipleri kurşunla kaynatılıp sabitleştirilmiş zavallı putlara asasıyla dokunup yıkarken şöyle diyordu: "Hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti. Hak geldi, artık bâtıl gözükemez ve geri gelemez.

Rasûlullâh"ın fetih hutbesi üzerine düşünceler: (Fetihten sonra Kâbe"de yaptığı konuşmanın kritiği yapılmalı ve ondan dersler, ibretler ve hükümler ortaya konulmalıdır.) Rasûlullâh (s.a.s.) bu hutbesiyle köhne şirk düzenlerinden arta kalan bayat gelenek ve adetlerin Müslümanların ayakları altına gömüldüğünü söylemesi gerekliydi ve öyle yaptı. Baba ve dedeleriyle öğünme, ırk, kabile ve milletle böbürlenme; dil, soy ve vücut yapısı ayrımıyla düşmanlık etmenin iptal edildiğini tüm insanların Âdemden geldiğini ve Âdemin de topraktan olduğunu ilan etti.

Kadınların bey"ati ve ona dair ahkâm:

a)Müslümanların topyekûn kalkınıp üstün bir millet olabilmesi için; kadınların her sorumlulukta – ve tam bir eşitlikle- erkeklere katılışını gösteriyor.

b)Kadınlar da Rasûlullâh"ın yaptığı bey"atın izahında gördüğümüz gibi, onlarla sözleşme sadece sözle olur. El tutuşma yapılamaz. Ama erkeklerle bey"at böyle değil tabii.

c)Yine bey"at hadisinde gördük ki, ihtiyaca bağlı olarak kadının yabancı erkeklerin sesini duyması da mubahtır. Ve onların sesleri de avret değildir. Bu, cumhurla birlikte Şafii"nin görüşüdür. Ama Hanefilerden bazısı kadının sesinin de avret olduğu görüşündedir. Onlar da bu hususta, yine kadınlardan bey"at alınışını bildiren hadise ve başka hadislere bakıyorlar.

Hanefilerin dayanağı: Ahzab suresi 32. Âyetinde, peygamber hanımlarına olan hitapta; "Cezbedici sesle konuşma" menedilmiştir. Buna öbür delillerle yasaklığa –kısmi ve özel- hükmedilmiştir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —