Bugünün dünyasında idarî
açıdan her işin ve her yerin bir ana merkezi ve sayısı bilinmez taşrası, bir de
merkez olmadıkları halde küçük merkez görünümü ve sıfatında ana merkezin
taşraları vardır, başkalarına saygısızlık olmasın, ben öyle düşünüyorum.
Müslümanların esamisinin dahi
okunmadığı bugünkü yönetim şekillerinin bir tek merkezi vardır, onların hesap
ve işlemlerine göre diğerlerinin hepsi taşradır. Merkez görünümündeki hafif
imtiyazlı yönetimler sadece bir aldanmadır, başka bir şey değildir.
Burada basit siyaset
bağlantıları kurmayacağım. Unutanlar veya hatırlamak istemeyenler için sadece,
herkesin mutlaka verecek hesaplarının bulunduğunu, hesabını sağlam tutmayanlara
büyük günün sahibine verecekleri zorlu ve çetin o hesap gününü hatırlatmakla
yetineceğim. Her ne kadar hâlihazır böyle bir uygulama olmasa da bunu yapmak
zaten herkesin insanlık görevidir. Çünkü insan nisyan ile maluldür, yani
insanın en zayıf tarafı unutkanlıktır!
Hemen yanı başımızda, biraz
ilerimizde, yakın komşumuzda, biraz uzak komşumuzda, biraz daha uzak
komşumuzda, dolayısıyla dünyanın her yerinde merkez olarak görülenlerin veya
işin merkezinde görülen insanların ve yerlerin hepsi gerçek merkezi kamufle
etmek için ihdas edilmiş görüntülerden başka bir şey değildir. Yaşanan olaylara
bakınca gerçekten merkezi ve merkezde oturan kişiyi gören varsa, işte o feraset
sahibidir, yani anlayışı yerinde, olayları doğru yorumlama yetisine sahip
demektir.
Büyük Doğu Mecmuası"nın çok
eski sayılarından birinde, göğü nasıl deliyorsa, adına gökdelen denilen çok
yüksek bir binanın damından aşağıya doğru sarkan, tabanı yere yönlenmiş bir
çift kocaman ayakkabıları giyinmiş iki ayak fotoğrafı, yanılmıyorsam dış arka
kapak resmi olarak basılmış, altında da: "Amerika"nın Dünyaya Bakışı"
yazıyordu. O mecmuanın tarihini hatırlamıyorum, zaten bulunması da zor, bir
yerde bir şekilde görmüştüm öğrencilik yıllarımda. Bir değerlendirme
yaptığımızda o günden bugüne hiç bir şeyin değişmediğini görmekteyiz. O günün
merkezinde görünen merkezli (!), aynı merkezde oturduğu halde bunu görebilen
gözler bugün neden yok veya görenler varsa gördüklerinden kaçarak, görmezlikten
gelerek ne yapmaya çalışıyorlar ki?
Dünyada, kentlerde hatta
kasabalarda kendisini merkezde zanneden o kadar çok merkezli (!) var ki haddi
hesabı bilinmez! Kendisine avuntu olarak verilen imtiyazlardan dolayı ayağı
yere basmayanlar, aldıkları talimatlarla icra ettikleri işlerden dolayı Allah
katında verecekleri hesaplarını zorlaştırmaktan başka bir iş yapmamaktadırlar.
Merkezdeki görünmez ve erişilmez zat ve zevatın hayatının devamı için
çalışmaktan başka işleri olmayan bu taşralılar, taşralı olduklarını bir
anlayabilseler, kendilerinin de, çevresinde bulunanların da yanlıştan kurtulma
ve özgürleşme şansları oldukça artacaktır.
Kimi kişiler, kendilerini
merkezde görseler de merkezin gözünde taşralıdırlar. Bunlar, elde ettikleri
ayrıcalığı koruyabilmek adına asıl merkezde oturanların selameti ve rahat
yaşamaları için var güçleri ile çalışırlar. Taşralıların bundan başka ne işi
olabilir ki?
Taşralılıktan kurtulması
gerekenlerin başında Müslüman toplumlar gelmektedir. Müslüman"a taşralılık
değil medenilik yakıştığı halde bir türlü o kendisini buna layık görememiştir!
Dünya coğrafyasında Müslümanların içine düştüğü hâle bakın ki; kentlileşerek
merkeze oturması gerekenler herkesten önce kendilerine bunu layık görememektedirler!
Başı sıkışan diyemiyorum, geçici rahatını bozmak istemeyenler, başkalarının
kendilerine uygun gördüklerini tercih ederler. Bütün olumsuzluklara rağmen hâlâ
Müslümanlara, birilerine payanda olmayı yakıştıramayanlardanım. Bu konuda
fikrimi inşallah değiştirecek değilim. Adaletten yoksun mevcut oluşumların
tümüne isyanı da görev biliyorum! Müslüman toplumu taşralılaştıran her kim
varsa onlardan da şikâyetçiyim!
Kim ne derse desin, nasıl
görürse görsün büyük çoğunluk hala taşralı, mutlu azınlık ise merkezlidir!
Peki, bu kimin suçu?