M. Nedim Tepebaşı

Tarih: 09.09.2012 00:00

Merkez ve Taşra

Facebook Twitter Linked-in

Bugünün dünyasında idarî açıdan her işin ve her yerin bir ana merkezi ve sayısı bilinmez taşrası, bir de merkez olmadıkları halde küçük merkez görünümü ve sıfatında ana merkezin taşraları vardır, başkalarına saygısızlık olmasın, ben öyle düşünüyorum.

Müslümanların esamisinin dahi okunmadığı bugünkü yönetim şekillerinin bir tek merkezi vardır, onların hesap ve işlemlerine göre diğerlerinin hepsi taşradır. Merkez görünümündeki hafif imtiyazlı yönetimler sadece bir aldanmadır, başka bir şey değildir.

Burada basit siyaset bağlantıları kurmayacağım. Unutanlar veya hatırlamak istemeyenler için sadece, herkesin mutlaka verecek hesaplarının bulunduğunu, hesabını sağlam tutmayanlara büyük günün sahibine verecekleri zorlu ve çetin o hesap gününü hatırlatmakla yetineceğim. Her ne kadar hâlihazır böyle bir uygulama olmasa da bunu yapmak zaten herkesin insanlık görevidir. Çünkü insan nisyan ile maluldür, yani insanın en zayıf tarafı unutkanlıktır!

Hemen yanı başımızda, biraz ilerimizde, yakın komşumuzda, biraz uzak komşumuzda, biraz daha uzak komşumuzda, dolayısıyla dünyanın her yerinde merkez olarak görülenlerin veya işin merkezinde görülen insanların ve yerlerin hepsi gerçek merkezi kamufle etmek için ihdas edilmiş görüntülerden başka bir şey değildir. Yaşanan olaylara bakınca gerçekten merkezi ve merkezde oturan kişiyi gören varsa, işte o feraset sahibidir, yani anlayışı yerinde, olayları doğru yorumlama yetisine sahip demektir.

Büyük Doğu Mecmuası"nın çok eski sayılarından birinde, göğü nasıl deliyorsa, adına gökdelen denilen çok yüksek bir binanın damından aşağıya doğru sarkan, tabanı yere yönlenmiş bir çift kocaman ayakkabıları giyinmiş iki ayak fotoğrafı, yanılmıyorsam dış arka kapak resmi olarak basılmış, altında da: "Amerika"nın Dünyaya Bakışı" yazıyordu. O mecmuanın tarihini hatırlamıyorum, zaten bulunması da zor, bir yerde bir şekilde görmüştüm öğrencilik yıllarımda. Bir değerlendirme yaptığımızda o günden bugüne hiç bir şeyin değişmediğini görmekteyiz. O günün merkezinde görünen merkezli (!), aynı merkezde oturduğu halde bunu görebilen gözler bugün neden yok veya görenler varsa gördüklerinden kaçarak, görmezlikten gelerek ne yapmaya çalışıyorlar ki?

Dünyada, kentlerde hatta kasabalarda kendisini merkezde zanneden o kadar çok merkezli (!) var ki haddi hesabı bilinmez! Kendisine avuntu olarak verilen imtiyazlardan dolayı ayağı yere basmayanlar, aldıkları talimatlarla icra ettikleri işlerden dolayı Allah katında verecekleri hesaplarını zorlaştırmaktan başka bir iş yapmamaktadırlar. Merkezdeki görünmez ve erişilmez zat ve zevatın hayatının devamı için çalışmaktan başka işleri olmayan bu taşralılar, taşralı olduklarını bir anlayabilseler, kendilerinin de, çevresinde bulunanların da yanlıştan kurtulma ve özgürleşme şansları oldukça artacaktır.

Kimi kişiler, kendilerini merkezde görseler de merkezin gözünde taşralıdırlar. Bunlar, elde ettikleri ayrıcalığı koruyabilmek adına asıl merkezde oturanların selameti ve rahat yaşamaları için var güçleri ile çalışırlar. Taşralıların bundan başka ne işi olabilir ki?

Taşralılıktan kurtulması gerekenlerin başında Müslüman toplumlar gelmektedir. Müslüman"a taşralılık değil medenilik yakıştığı halde bir türlü o kendisini buna layık görememiştir! Dünya coğrafyasında Müslümanların içine düştüğü hâle bakın ki; kentlileşerek merkeze oturması gerekenler herkesten önce kendilerine bunu layık görememektedirler! Başı sıkışan diyemiyorum, geçici rahatını bozmak istemeyenler, başkalarının kendilerine uygun gördüklerini tercih ederler. Bütün olumsuzluklara rağmen hâlâ Müslümanlara, birilerine payanda olmayı yakıştıramayanlardanım. Bu konuda fikrimi inşallah değiştirecek değilim. Adaletten yoksun mevcut oluşumların tümüne isyanı da görev biliyorum! Müslüman toplumu taşralılaştıran her kim varsa onlardan da şikâyetçiyim!

Kim ne derse desin, nasıl görürse görsün büyük çoğunluk hala taşralı, mutlu azınlık ise merkezlidir!

Peki, bu kimin suçu?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —