ÖMER BAYDEMİR

Tarih: 25.06.2012 05:59

Topuz

Facebook Twitter Linked-in

Her hikâyesini Türk çocuklarına alfabe gibi okutmak gereğine inandığım Ömer Seyfettin?in Topuz hikâyesini birçoğumuz okuduk. Anımsayanlar bu hikâyenin günümüzle örtüştüğünü düşünmüş ve o günlere büyük özlem duymuşlardır.

Hikâyede; Osmanlıya isyan eden Eflâklılar birçok Müslüman?ı katlederler. Kendilerince de devlet olma sevdasına düşerler. Bu çapulcu isyancı gruba Osmanlı önce müsamaha gösteriyormuş gibi gözükür. Devlet olarak tanıdıklarına ilişkin de çeşitli armağanlarla Osmanlı bahadırı Muhsin Çelebi?yi elçi olarak gönderir. Gönderilen armağanlar içinde bir de topuz(gürz) vardır. Kendini bir şey sanan prens, şaşa içinde Osmanlı elçisini kabul eder. Prens kabul salonunda süsler içinde Anka kuşu gibi tahtta kurum kurum kurulmaktadır. 

Huzura alınan Muhsin Çelebi getirdiği armağanlar arasındaki topuzu asi prense ihtiramla sunacakmış gibi eline alarak yavaş, yavaş tahtta oturan prense yaklaşır, ani bir hareketle prensin başına indirir. Prensin başı tuzla bir olur. Muhsin Çelebi kaftanının altında gizlediği Osmanlı palasını sıyırarak Ulahça;

? İşte, istiklal sevdasına düşen asi cezasını buldu!

Diyerek narasını atar. Maiyetinde gelen Yeniçeriler de kılıçlarını sıyırarak duruma egemen olurlar.

Kim ne derse desin, insanın gönlü böyle bir devlete özlem duyuyor. Otuz yıldır Türk Milleti?nin çocukları nahak yere kırım kırım kırılıyor. O tedbir, bu tedbir hep boşa çıkıyor. Adamlar eşek arısı gibi ha bire sokup duruyorlar. Milletin gönlünü alma adına, şu operasyon, bu bombardıman artık inandırıcılığını yitirdi. Ülkenin kocaman Genel Kurmay Başkanı, eşkıyanın ini olan Kandil?e vurmanın 3 şartından söz ediyor. ABD?nin izniyle böyle bir eylem gerçekleştirilebilinecekmiş. O halde, eşkıya kimden izin alarak eylemlerini gerçekleştiriyor sorusu akıllara takılıyor.

 Nerde kaldı bizim hükümranlık haklarımız? Daha dün muhatap almadığımız insanları kırmızı halılarla karşılıyoruz. Ta Osmanlıya gitmeye gerek yok. Daha dün, 1938 de hasta yatağında Mustafa Kemal?in Hatay?ın ilhakında Fransızlara tavrını, restini ne çabuk unuttuk. Ne oldu bize? Taviz, tavizi doğuruyor. Kapı biraz aralandı mı, belli ki arkasına kadar açılacak.

Demokrasi imiş, insan haklarıymış, uluslar arası hukukmuş, özgürlükmüş hep başkalarının olan erdemler mi? Bizim hukukumuz ne olacak? Ne zaman içi doldurulmuş çözüm stratejileri belirlenip, arkasında devlet iradesiyle gerçekten akan kan durdurulacak. Bu iradeye bu milletin büyük özlemi var. Ekonomik iyileşme, şu, bu, o tabii ki çok iyi. Buna kimsenin itirazı olamaz? Ama her şey değil? Devletimizin varlığı, bekası söz konusu ise, bütün akan sular durur.

Papaz Mendel?in kilisesinin bahçesinde çaprazlama yaparak, çeşitli renklerde elde ettiği sardunyalar gibi, bizim de genlerimizle uğraşıp kişilik ve kimlik kaybına mı uğratıldık? Yazılanlara, eylemlere, beyanlara, icraatlara bakınca;  bu düşünceler, bu fikirler ne zaman tohum olarak toprağa düştü, çimlendi boy atıp serpildi diye insan şaşa kalıyor. Millet olarak bir geçitten geçiyoruz, işimiz çok zor. Cenab-ı Allah yâr ve yardımcımız olsun.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —